Takip Et

TÜRK TARIMININ İÇ ENGELLERİ VE BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ

Konuya bir de Sayın Prof.Dr. Fahri Yavuz’un gözü ile bakalım:

“Türkiye’deki kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili kanun ve yönetmelikler günün şartlarına göre güncellenmekte, bu kurum ve kuruluşların teşkilatları yeniden yapılandırılmakta, isimler değiştirilmekte ve yöneticileri yenilenmektedir.

Ancak işleyiş, bürokratik anlayış ve hantal merkeziyetçi yapı çok yavaş iyileşmektedir.

Dolayısıyla kurum ve kuruluşların verimliliği, etkinliği ve iş üretebilme kapasitesi sadece çok başarılı yöneticilerle artmaktadır.

Bilişim teknolojisi ve profesyonel yöneticiliğin bir hayli mesafe katettiği günümüzde olması gereken yönetim anlayışına çok yavaş adımlarla gidilmekte ve modern anlamda kurumsallaşma yeterince sağlanamamaktadır.

Bu dönüşümün başarılamaması, daha çok merkezileşmiş yönetim anlayışının neden olduğu yetki ve sorumluluğun yukarıdan aşağı doğru yeterince dağıtılamamasına dayanmaktadır.

Sahada çalışandan çok yöneticilerin öne çıktığı bir yönetim anlayışı kurumların verimli çalışmasını engellemektedir.

Eğer merkezi güç paylaşılabilir, bu gücün paylaşılacağı kişiler liyakat ve ehliyet sahibi olanlar arasından özenle seçilebilir ve alt-üst arasında karşılıklı güven sağlanırsa yetki ve sorumluluklar aşağı doğru daha kolay delege edilebilir. Böylece idealizm, heyecan ve çalışkanlık sahada çalışanlara yansıtılabilir.

Yani sahadaki ziraat mühendisi, veteriner hekim, gıda mühendisi, orman mühendisi ve su ürünleri mühendisi ihtiyaç duyduğu güç, yetki ve sorumluluğa sahip olduğu zaman insanın özünde olan “yaptım”, “başardım” ve “benim eserim” motivasyonunun sağladığı idealizm, canlılık, üretkenlik açığa çıkar ve kurumlar çok daha verimli hale gelir.

Her seviyeden yatay veya dikey ilişkilerde teşkilatların çalışma alanlarının, yetki ve sorumluluklarının, görev tanımlarının olması gerektiği gibi net, birbirinden ayrıştırılmış ve çakışmayacak şekilde tanımlanması ve tanımlanan bu sınırlara uyulması etkin işleyiş açısından çok önemlidir. Aksi halde kurumların kendilerini çok geniş alanda işin sahibi ve sorumlusu olarak görmesi, her şeyi yapma iştiyakında olması ve dolayısıyla yetki ve sorumluluk çatışması, tekerrürler, parçalanmış güç, kaynakların israfı ve sonuçta verimsizlik söz konusu olmaktadır.

Bu yetki ve sorumluluk kargaşasına dikey olarak merkezden taşraya teşkilatlarda, yatay olarak da örneğin illerde tarım ve orman il müdürlükleri, büyükşehir belediyeleri, araştırma enstitüleri, üniversiteler, meslek örgütleri, kooperatifler, çiftçi birlikleri ve ilgili sivil toplum örgütleri arasında çok sık rastlanmaktadır. Bu kargaşanın önlenmesi ve her birimin kendi tanımlanmış yetki ve sorumlulukları dâhilinde ancak diğerleriyle iş birliği yaparak ve/veya paydaş olarak çalışması etkinliği artıracaktır. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.