Takip Et

KURAKLIK VE TARIM

Dünkü yazımızda günümüzün doğal afetlerden birisi olan meteorolojik kuraklık ve sık sık yaşamaya başladığımız tarımsal kuraklık ile ilgili uyarılarımızı yapmıştık.

Önmüzdeki 25-50 yıllık süreçte ülkemizi ve dünyayı büyük bir kuraklığın hakim olacağını, gerekli tedbirleri gecikmeden almamız gerektiğini ifade etmiştik.Fazla bir zamanımızın olmadığını en geç 10 yıl içersinde dönülmez bir noktaya varacağımızı belirtelim.

Tedbirler demişken;Kim alacak tedbirleri?Hükümetler ve poltikacılar.Ancak küresel ısınmanın ve kuraklığın etkileri günlük politikacı kavgaları içerisinde buharlaşıp gitmektedir.Etkisiz ve Çevre Bakanlığının uygulayamadığı çevre yasaları hergün maden,enerji,sanayi,şehirleşme sektörlerinden dayak (!) yemektedir.

Olan da gıda güvencesine olmaktadır.Gıdaya erişim zorlaşmakta.Gıda fiyatları aracı ve tüccar eline geçtikte sonra % 300-500’lere ulaşarak tüketiciye sunulmaktadır.

Türkiye olarak hala kuraklığın dünyada ve ülkemizde ciddi bir gıda krizine yol açması ihtimalinin çok yüksek bir ihtimal olduğunu,politikacı ve bürokratların bu durumun farkında olmadıklarını görüyoruz. Ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızı olduğu gibi etkileyecek olan böyle bir krizin olumsuz etkilerinden korunmak için acil olarak, daha fazla zaman kaybetmeden gerekli önlemleri almalıyız. Kuraklığın boyutları artarsa paramız olsa bile tarlada ve marketlerde ürün bulamaz hale gelebiliriz.

Kuraklığa dönecek olursak,Son yağışlar bizi aldatmasın.Şehirleri besleyen barajlar içme ve kullanma suyuna yöneliktir.Tarımsal sulamada 2021 yılının “zor “ bir yıl olacağı aşikardır.

2020 yılı Ekim Kasım aylarında, yağışlar normallerinin yüzde 53 altına düşerken, Ekim’de sıcaklıklar rekor kırdı.Ardından uzun süren bir kuraklık dönemi su rezervimizi azalttı.

Salgın süreci ve kuraklıkla birlikte ülkelerin gıda hassasiyetini daha çok etkilemiştir. Gıda ihracatını engelleme ve kısıtlama ile beraber gıda stoklama başlamıştır, bu süreçte gıda güvencesini sağlamak yerli üretimin artırılması dışında başkaca bir yol bulunmamaktadır.

Bunun için de gıda üretiminin dolayısıyla tarımın günü birlik “çerez” cesametindeki desteklemelerle değil radikal ve akılcı paket programlarla desteklenmesi şarttır.

İşin bir diğer cephesi suyu akılcı ve tasarruflu kullanmakla ilgilidir.

Maalesef Ülkemizde tarımsal sulamada sulama randımanı ve teknikleri yetersizdir. Sulama sistemlerinin yüzde 72’si açık ve vahşi sistemdir. Bu durum son derece yüksek su israfına neden olmaktadır.

Tarım sektöründe verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama yöntemleri acilen bırakılmalıdır. Tarım sektörü hiç zaman kaybetmeden yağmurlama ve damla sulama sistemlerini kullanmaya geçmelidir. Bunun için gerekli teşvikler ve krediler artırılarak çiftçimize ulaştırılmalıdır.

Acilen eski ve atıl vaziyette olan bu yapılar yenilenmeli, kapalı sulama sistemlerine geçilmelidir.

Denizlere boşalan akarsuların belli depolarda korunması gereklidir. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.