Takip Et

Muharrem Balat'a cevap-4

Aydın Denge gazetesinin 20 Mart 2015 Cuma günü asılan nüshasında yazılarımızın yayınlandığı köşemizin hemen yanında Salavatlı’da Kurulu bulunan MEGE Enerji'nin sahibi Sayın Muharrem Balat, jeotermal enerji ile ilgili bazı açıklamalarda bulunmuştu. Sayın Batal’ın açıklamaları ile ilgili olarak cevabi yazımıza devam ediyoruz.

Reenjeksiyon ise Aydın için en büyük sıkıntıdır. Jeotermal enerji şirketi yetkililerinin en son başvurdukları gerekliliklerden birisi. Çünkü masraflıdır. Her nasılsa devlet denetlemiyor. Denetlese de devlet memuru jeotermal şirketlerden korkmaktadır. Çekinmektedir.

Öncelikle reenjeksiyon kuyuları açılması gerekirken en sona bırakılmaktadırlar. MTA jeotermal alanlarda gerekli etütleri yaptıktan sonra, satış ihaleleri gerçekleşmektedir. Üretim kuyularını açan jeotermal şirketler ise etüt adı altında günlerce ve haftalarca açtıkları üretim kuyularından çevreye zararlı akışkanları bırakmaktadırlar. Bu nedenden dolayı çevre, tarım toprakları, yer üstü ve yer altı suları sürekli kirlenmektedir.

Yıllardır yazıyorum Sayın Batal! Elimde onlarca haber filmi ve binlerce fotoğraf hemen hemen tüm jeotermal imtiyaz şirketlerinin reenjeksiyon faaliyetinden kaçındığını, denetim yapılamayan dönem ve günlerde, özellikle hafta sonu tatil günlerinde deşarj işlemini sürdürdüklerini ispatlamaktadır.

Kızıldere’de yıllarca saatte 1100 ton civarında jeotermal akışkan Büyük Menderes’e boşalmadı mı? Bugün hala Bereket Enerji santralinden Büyük Menderes’e 10 inçlik bir borudan açıktan sular boşaltılmaktadır. Kuyucak Kayran Deresi hala jeotermal akışkanları ile dolu dolu akmaktadır. Germencik ovasının hali pür perişandır. Kızıldere’den Moralı’ya kadar her yerde aynı manzara hâkimdir. Daha bir ay önce Köşk Ziraat Odası Başkanı Sayın Veli Tuna Köşk çayına kimin jeotermal atıkları boşalttığından şikayet etmekteydi? Sizin Sayın Batal, sizin.

Sayın Batal artık ovalarda santrallere enerji iletim boruları sayısı kadar da Büyük Menderes’e boşaltım boruları yatırılmıştır. Yasalara göre yasak olmasına rağmen…

Bu gün jeotermal akışkanların geri basılması fikrinde birleşiyoruz. Ancak kaç tanesi bu ilkeye uymakta?

Bazı alanlarda geri basma ile mi sıfır veya çok düşük maliyetli iken pek çok şirketin reenjeksiyondan kaçmasının birinci nedeni bu masraftan kaçınmaktır. İkinci neden ise daha vahim ve affedilmezdir. YENİ SANTRALLER PLANLAYAN BAZI ŞİRKETLER, TARIMI VE TARIM ARAZİLERİNİ KENDİLERİNE ENGEL GÖRMEKTE VE HER İKİSİNİN YOK OLMASINI VE İNSANLARIN BU BÖLGELERDEN GÖÇ ETMESİNİ ARZULAMAKTADIRLAR.

Sayın BATAL, ”Aydın’daki işletmelerin devlet tarafından sıkı bir şekilde denetlendiklerini” ifade etmektedir ki bu ifade tamamen yanlıştır. Eğer denetlenmiş olsalar bugün hemen her bölgede sondaj kuyuları volkan bacaları gibi fütursuzca tüter miydi? Denetlenmiş olsalar yüzlerce dere Büyük Menderes’e jeotermal akışkanların boşaltım yatağı mı olurdu? Denetlenmiş olsalar binlerce dekar zeytin, 3573 sayılı zeytincilik yasasının hüküm ve yasaklarına rağmen jeotermal imtiyaz şirketlerince kesilir miydi? Denetlenmiş olsalar yüzlerce kilometre uzunluğundaki deşarj boruları tarla, bahçe ve hatta yerleşim yerlerinin ortasında uzanır mıydı?

Devam edeceğiz.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.