Takip Et

ÇİFTÇİ ODAKLI ÜRETİMİN YOKLUĞU VE GIDA FİYATLARININ OLUŞMASI

Son iki yıldır yazılı/görsel medyada gündem olarak, fahiş et fiyatları, ithal kurbanlıklar ve lop et, para etmeyen çiğ süt, fiyatı füze gibi fırlamış süt ürünleri ,tarlada kalan sebze ve meyve, bahçede toplanmayan narenciye, şeftali,tüketici fiyatı düşmeyen meyveler, depoda bekleyen ve market rafındaki fiyatı tarla ve bahçeye göre % 300-500 kat artan soğan, ithal nohut, pirinç ve mercimek, fındıkta,üzümde yabancı tekelleşmenin yarattığı çiftçi elinde çok düşük tüccar ve ihracatçı elinde astronomik fiyatlar, tarladan markete marketten sofraya ürün fiyatında yüzde üç-beş yüzlere varan fiyatlardaki makas farkı, günümüz gıda fiyatlarının genel manzarası durumundadır.

Ticaret Bakanının üç harfli market zincirlerine,fiyatları sabitleyin tavsiye ve tehdidi kısa bir dönem etkisini gösterecek daha sonra bu sektörün lobilerinin devreye girmesi ile zamlar aynı hızla sürecektir.

Çünkü Türk tarımsal ürün ve gıda üretimi ve pazarlama sistemi kökten sakattır,yanlıştır,ve tarım dışı sektörlerin kontrolündedir.

Tarımın tarımda çalışan nüfus /tarımdan ayrılan nüfus/ üretim eğrisi üçgenini oluşturan çizgide çalışan nüfus ve üretim eğrisi hızla aşağıya inerken tarımdan ayrılan nüfus yükselmektedir.Bunun da ana nedeni tarım sektörünün korumasız bırakılmaısıdr.

“Gerekli altyapı hazırlanmadan köylerden kentlere akın edercesine göç eden insanların, sağlıksız bir kentleşme süreci sonucunda, kentleri köyleştirmeleri somut bir gerçektir. Köylülüklerini kentte de sürdüren insanların, gerçekte beklenen doğrultuda bir kentleşmeye yol açmadıkları süreçte, ülkemizdeki kentleşme sorunlarından birçoğu, sosyolojik olarak “kentlileşmeksizin, kentleşmekte” olmamızdan kaynaklanmaktadır.”

“Türkiye’de nüfus, kentlerden kentlere ve köylerden kentlere olmak üzere iki boyutlu kentleşmektedir. Ülkemizde kırsal alandaki tarım sektörüne yönelik toprak ve arazi düzenlemeleri dışındaki çalışmalar, yerleşmelerin planlanması çerçevesinde “imar planlaması ve arsa politikaları” şeklinde gerçekleşmiştir. Cumhuriyet döneminden itibaren ve özellikle planlı dönemde temel kalkınma tercihi olarak seçilen sanayileşme tercihine paralel olarak kentleşmenin maliyetini düşük tutmak için arazi kullanım amaçlarına göre uzun dönemli bir planlama yapılmadan yerleşmenin sağlanması, yapılan planların uygulamadaki yetersizliği, şehir imar planı yapımındaki yetkili mercilerin dönemsel değişmeleri ve kontrol yetersizliği sonucu, emlak komisyoncuları ve arsa spekülatörlerinin istekleri doğrultusunda rant artışına bağlı olarak verimli tarım arazileri kaybedilmekte, büyük kentlerde kamu arazilerinin işgali şeklinde başta gecekondular olmak üzere, çarpık yapılaşmalar, çarpık kentleşmeler ortaya çıkmaktadır.”

“Gecekondu Yasası ve imar affı yasalarıyla, fiilen işgal olunan kamu arazilerinin mülkiyeti tümüyle işgal eden kişilere aktarılmakta, toprak koruma-kullanma dengesini gözetmeyen düzenlemeler ve yeni af beklentileri yeni işgallere zemin hazırlamaktadır. Yerel yönetimler bu süreçte, toprakları yerli ve yabancı sermayeye açan aracı kurumlar haline dönüşmüşlerdir. Belediyelerin kentsel toprak rantının biçimsel oluşum ve bölüşümünü düzenleme rolü, devlet topraklarını özel mülkiyet havuzuna katma, özel malları ile orta mallarını rant büyüklüğü üzerinde doğrudan belirleyici olacak biçimde kullanma, kentsel düzenleme kararları doğrultusunda harcama yapma, sermaye birikimi sürecine özel sektöre çok sayıda ve gür kanallar açma şeklinde gerçekleşmektedir.”

Çiftçinin tüm varlığı su,toprak ve hayvandan ibarettir.Öncelikle bu üçlünün korunması gerekmektedir.

“Tarım, sanayi ve hizmetler sektörünü içeren ekonomik bir faaliyette bulunabilmek için öncelikle bir mekâna gereksinim vardır. Tarımsal faaliyetlerin yapıldığı mekân topraktır. Kırsal ve kentsel yerleşimlerin mekânı da topraktır. Toprak olmadan herhangi bir ekonomik faaliyette bulunmanın olanaksızlığı yanında, bu kadar önemli olan topraklardan 1 cm kalınlığındaki I. sınıf toprağın oluşması için 150 yıl ve 60 cm derinliğinde I. sınıf toprağın oluşması içinse 9000 yıl beklemek gerekmektedir. Oysa topraklar, doğal olarak kaybedilme dışında, insan faaliyetleriyle birkaç ayda/ yılda kolayca yok edilebilmektedir.”

Kaynak R.Baki Suiçmez, Kalmayan Köylü ve Yok Olan Küçük Çiftçi ile Ülkemizde Tarımsal Üretim Artırılarak Kırsal Kalkınma Başarılabilir mi? 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.