Takip Et

UNUTULAN TARIM ÜRÜNLERİ MEYAN -4

Aydın ve Nazilli ovalarında oldukça geniş yer kaplayan piyan’ın (veya ) özellikle buralardan yabani olarak bol miktarda bulunmaktaydı. Genel olarak sonbahar sonları ve kışın kök uzunluklarına göre tasnif edilmekte, her iki ucundan bağlanarak bezle paketlenmekte ve ihracat için İzmir’e gönderilmekteydi.

Aydın’da çok eski yıllardan beri üretilen ve ihraç edilen maddelerden birisi de meyan kökü ve balıydı. Türkiye’de meyan kökü Orta Anadolu istisna, hemen her yerde az çok bulunmaktaydı. Üretim ve kalite bakımından bilhassa Batı Anadolu’da önemli bir yer tutuyordu. Aydın şehri ise Türkiye’deki üretimin büyük bir bölümünü karşılıyordu .

Sulak alanlarda daha çok kendiliğinden yetişen meyan kökü, üreticiler için gereksiz bir meşgale olarak başladı. Daha sonra pamuk tarlalarından temizlenmesi gerekli yabani ve zararlı ot olarak kabul edilen meyan kökü, pamuk tarımının bir işlevi olarak görüldü. Daha çok yoksul ailelerin tarla sınırlarından kazarak topladıkları bu bitki çok para kazandırmadığı için diğer tarım ürünlerinin gölgesinde kaldı.

Konuyla ilgili arşiv belgelerinde bu bitki“Huda-yı nabit” yani “kendiliğinden yetişen” olarak nitelendirilir. Osmanlı topraklarında en çok Aydın Sancağı’nda Nazilli, Umurlu, Söke civarında Adana’da ve uzak vilayetlerden Bağdat ve Basra’da sıklıkla bulunurdu. Yerli halk bu bitkiyi biliyordu, Evliya Çelebi, Balat civarında yetişen meyan kökünün başka hiçbir memlekette yetişmediğini, Mısır’a da buradan gönderildiğini ve bu bitkinin birçok hastalığa iyi geldiğini” anlatırken ayrıca bu bitkiden nasıl ilaç yapıldığını da ayrıntılı olarak tarif eder. Ancak kökü yerli halk için ticaretini yapmak bir yana, basit rahatsızlıklara iyi gelen ve her yerde bulunabilen bir bitkiden öte bir anlam ifade etmiyordu .

“Bu şifalı otu değirmenlerde dövüp bir gece suda yatırıp şerbetini çıkarırlar. Sabah akşam birer kâse içerler. Tüm Mısırlılar bundan şifa bulup ismine ırk-ı sûs derler. İnsan vücudunda olan cümle ahlâtı, sevdayı, safrayı, balgamı, malihulyayı ve göğüste olan nefes darlığı hastalığını ve öksürüğü defeder. Şiddetli sıcakta içenin hararetini keser. Özellikle mesane tıkanıklığına yakalanan kimseler içse mesane yolunu açıp temizler… Hekim Davut, Tezkire-i Müfredat’ında 70 tür özelliğini yazmış, denenmiş şeydir”

Evliya Çelebi Balat’ta yetiştirilen biyankökü bitkisi hakkında şu bilgileri veriyor: “Burada yetişen biyankökü başka yerde yetişmez, başka yerlerde de olur fakat buranın biyankökü dünyaca ünlüdür. Rum, Arabistan ve Mısır’a buradan gönderilir. Bu edviyeyi değirmenlerde dövüp, suda yatırıp şerbetini çıkarırlar. Sabah ve akşam birer kâse içerler. Bütün Mısır halkı bundan deva bulduğu için ırk-ı sus adını vermişlerdir. İnsan vücudunda olan bütün iltihabı, sevdayı, safrayı, balgamı, dalgınlığı, nefes darlığı ve öksürüğü def eder. Şiddetle içilirse harareti keser, idrar tıkanıklığı olanlar bunu içerse idrar yolunu açıp, idrarı kolayca yapmasını sağlar. Hatta mesanede olan taşı bile eritir. Hekim Davud Tezkire-i Müfredat’ında bunun yetmiş çeşidini belirtmiştir. Fakat Balat şehrindeki leziz ve kalındır zira kumsal yerde kök kök olup zemine dağılır. Balat halkı genelde bundan faydalanır” (1784). 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.