Takip Et

JEOTERMAL ENERJİ VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ BOR VE TARIM-4

Dünkü yazımızda ülkemizin dünyanın en fazla bor rezervine sahip ülkesi olduğunu belirtmiştik.

Yerkabuğunun yaygın elementlerinden olan bor insan, hayvan ve bitki için önemli bir elementtir. İnsan ve hayvan vücudunda belirli aralığının üstündeki değerlerde ise bor zehir etkisi göstermektedir. Bor, insan ve hayvan dokularında düşük oranlarda bulunur. Dünya Sağlık Örgütü insanın alması gereken bor miktarını uzun yıllar gün başına 1-3 mg/kg ile sınırlamıştır, ancak son zamanlardaki araştırmalarda bu miktar gün başına 1-13 mg/kg olarak belirtilmektedir.

Bor endüstrinin pek çok alanında kullanılmaktadır. Tarım sektöründe, Bor mineralleri bitki örtüsünün gelişmesini artırmak veya önlemek maksadıyla kullanılmaktadır. Bor, değişken ölçülerde, birçok bitkinin temel besin maddesidir. Ancak insan ve hayvanlarda olduğu gibi bor oranının artması zehir etkisi göstermektedir.

Sularda az miktarda bor (B) bitki gelişimi için son derece önemli iken, limon, portakal ya da üzüm gibi bazı bitkilerde toprakta ve yer altı suyundaki zehirleyici derişimi 1 mg/l gibi düşük değerler alabilmektedir. (Kaynak:Hem, 1985; Richards, 1954).

Bor elementi genellikle yeraltı sularında borat (BO33) anyonu formunda bulunmaktadır. Borat son derece yüksek hareketliliğe sahip bir iyondur. Bor mineralleri yüksek çözünürlükleri nedeniyle zor çökelir ve bu nedenle doğada geniş bir yayılım gösterebilirler.

Jeotermal akışkanlar içinde de kabul edilebilir sınırların çok üzerinde bor bulunmaktadır.

İçinde yaşadığımız Büyük Menderes Havzası tarımsal potansiyeli bakımından Türkiye’nin önemli havzalarından birdir.

Bu havzanın kuzeyinde, Söke’den Kızıldere’ye kadar uzanan ve Pamukkale’yi de içerisine alan Menderes Grabeni’ndeki tektonik fay hatları boyunca yüksek potansiyele sahip jeotermal kaynaklar bulunmaktadır. Bu kaynakların geliştirilerek çeşitli amaçlarla yöre insanı ve ülkenin hizmetine sunulması çok büyük önem arz etmektedir. Ancak, bu doğal kaynakların geliştirilmesi esnasında, havzadaki su ve toprak gibi diğer önemli doğal kaynakların zarar görmemesi için oluşabilecek potansiyel olumsuz çevresel etkilerin uygun bir şekilde bertaraf edilmesi gerekmektedir. Çünkü jeotermal suların içerisinde çevreyi olumsuz etkileyebilecek oranda zararlı maddeler özellikle yüksek oranda bor elementi yer almaktadır. Bu elementin ise su ve topraklarda fazla oranda bulunması, bu kaynakların sürdürülebilirliğini olumsuz etkilemekte ve özellikle bu elemente karşı çok duyarlı olan başta üzüm ve narenciye olmak üzere endüstriyel bitkilerinin zarar görmesine neden olmaktadır. Jeotermal alanlardan boşalan jeotermal akışkanların bileşiğinde bulunan ve sulama suları ile bitkilerle buluşan bu coğrafya yaklaşık 250 km. uzunluğunda bir şerit olup, bu şerit üzerinde yaklaşık olarak 1 milyon dekar arazide yer alan tarım ürünleri bor kirliliğinden doğrudan etkilenmektedirler.

Sürekli şikayetçi olduğumuz, pek çok jeotermal imtiyaz sahibi şirket, üretim kuyularından elde ettikleri akışkanları, deneme, test adı altında dereler yolu ile Büyük Menderes’e boşaltırlarken, bu da yetmezmiş gibi denetim eksikliğini fırsat bilerek re-enjeksiyon işlemi yerine bor oranı yüksek suları sulama sularımıza karıştırmaktadırlar.

Devam edeceğiz.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.