Takip Et

Aydın’da örtü altı üretim-jeotermal enerjinin ilişkileri-8

Mine HASDEMİR ve arkadaşları. “Türkiye’de Jeotermal Seracılığın Mevcut Durumu İle Karar Verme Süreçlerinde Etkili Olan Faktörlerin Analizi” adlı TÜBİTAK Projesinin Sonuç Raporu jeotermal enerji ve seracılık ilişkileri konusunda bazı bilgiler vermektedir.

Bu çalışmanın 47. sayfasından itibaren yasal düzenlemeler ele alınmaktadır.

“Türkiye’de jeotermal kaynaklarının etkin bir şekilde aranması, araştırılması, geliştirilmesi, üretilmesi, korunması, bu kaynaklar üzerinde hak sahibi olunması ve hakların devredilmesi, çevre ile uyumlu olarak ekonomik şekilde değerlendirilmesi ve terk edilmesi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek amacıyla, 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu 13.6.2007 tarihli ve 26551 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak geçici 5 inci maddesi hariç yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu Kanunla, 10.6.1926 tarihli ve 927 sayılı Sıcak ve Soğuk Maden Sularının İstismarı ile Kaplıcalar Tesisatı Hakkında Kanun, 12.3.1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun ek 1 inci maddesi ile birlikte 26 Mart 1322 tarihli Mülga Maadin Nizamnamesinin, 26.3.1931 tarihli ve 1794 sayılı 26 Mart 1322 tarihli Maadin Nizamnamesinin 50 nci Maddesinin Tadiline Dair Kanunun ve 17.6.1942 tarihli ve 4268 sayılı Mülga Madenlerin Aranma ve İşletilmesi Hakkında Kanunun içmeye ve yıkanmaya mahsus şifalı sıcak ve soğuk maden sularıyla kaplıcalar hakkındaki hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.”

“Kanunun 10/uncu maddesinin 1 inci fıkrasının (e) bendi; “akışkanın doğrudan ve/veya dolaylı kullanıldığı tesislerin gayrisafi hasılatının yüzde 1’i tutarında idare payı, her yıl Haziran ayı sonuna kadar idareye ödenir. Tahsil edilen tutarın beşte biri, idare tarafından, kaynağın bulunduğu belediye veya köy tüzel kişiliğine bir ay içerisinde ödenir” hükmünü içermektedir. Gayrisafi hâsıla ise işletmenin toplam yıllık cirosu olup, işletmelere ait tahakkuk eden her türlü mal ve hizmet satış bedelleri, faizler ile yapılan kiralamaların dahil olduğu miktarı ifade etmektedir. Bu düzenleme, jeotermal seralar dâhil, jeotermal kaynağı kullanan tüm tesisler için önemli bir maliyet oluşturmaktadır.”

14. madde ise insan çevre ve tarım kaygısı taşıyan bizlerin derdi. Her nedense jeotermal şirketlerin en hassas olması gereken madde bu iken en çok ihlal ettikleri madde de budur. Israrla ,nerdeyse çevreyi kirletme görevi almış gibi, reenjeksiyon yapmayıp kendi zenginliklerini yok ederken bizlerin de yaşama ortamımızı yok etmektedirler.

“Kanunun 14’üncü maddesi kaynak rezervuarının korunmasını düzenlemekte olup, “bu Kanuna tâbi faaliyetlerde kaynağı oluşturan jeotermal sistemin korunması, kaynağın israf edilmemesi ve çevrenin korunması esas olup işletme faaliyeti öncesinde kaynağın koruma alanları etüdünün ruhsat sahibi tarafından yaptırılması zorunludur. Ruhsat sahibi, kullanım sonrası açığa çıkacak akışkanı çevre limitlerini dikkate alarak deşarj edebilir. Akışkan içeriği çevre limitlerine göre deşarja izin vermiyorsa reenjekte etmekle yükümlüdür. Ancak formasyonun fiziksel ve kimyasal özellikleri nedeniyle reenjeksiyonun gerçekleşmediğinin MTA tarafından onaylanması halinde, çevre kirlenmesini önleyecek tedbirler alınarak deşarj yapılır. Entegre jeotermal kaynak kullanım alanı dışındaki müstakil kaplıca ve doğal mineralli su işletmelerinde reenjeksiyon ve enjeksiyon şartı aranmayabilir” hükümleri bulunmaktadır.”

Yasa , jeotermal enerji üretim şirketlerine reenjeksiyon şartlarının müsaade ettiği aralıktaki sıcaklık ve debideki kendi

ihtiyacından fazla jeotermal akışkanı özellikle sera ve organik tarım yapma amacında bulunan müteşebbislerin teşvik edilmesi bakımından kiralanması esastır” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.

Ancak,pek çok jeotermal şirketi ,kargaşa,emsal teşkil etme,akışkanın ısısı,re enjeksiyonun gerçekleşme ihtimali dikkate alınarak yasanın bu hükümleri tarım ve seracılık lehine pek çok jeotermal alanda uygulanmamaktadır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.