Takip Et

TÜRK ÇİFTÇİSİNİN 2017 YILI BEKLENTİLERİ-2

Tüccar, işletmeci, imalatçı, ulaştırmacı, ihracatçı ve benzeri sektörler, karşılarında örgütlenme açısından en geri kalmış kesim olan üreticilere -Türk çiftçisine- karşı acımasızdırlar.

Bunun da başlıca iki nedeni bulunmaktadır.

Birincisi üretici birliklerinin sayısal olarak yetersiz, eğitimsiz, piyasalara anti entegre durumda olmasıdır. Başlarında ekonomi, pazarlama, markalaşma, ambalajlama, ulaştırma, sigorta, ihracat gibi olmazsa olmaz işlerden anlayan uzman personel de yoktur.

Yönetim kadroları kendi aralarından ,”ağzı laf yapan” arkadaşlardan seçilmiş, hiç birisinin yöneticilik eğitimi bulunmamaktadır.

Ekonomi bilgisi de gayet kıt olduğu için piyasalarda oluşan yeni şartlara ayak uydurma, yeni politikalar oluşturma, hızlı karar verme, kararları uygulama, orta ve uzun vadeli hedefler belirleme, hedeflere en kısa ve masrafsız bir şekilde ulaşma becerileri de bulunmamaktadır.

2000 yılına kadar devletin stratejik ürünlerde düşündüğü politikaları, KİT’ler marifeti ile gerçekleştirmeye çalışması, tarım ürünleri fiyatlarında bir denge unsuru yaratmaya yetmekteydi. KİT’lerin bütçeye yük olmaları ve sürekli zarar etmelerinin önüne geçmek amacı ile en kestirme çözüm olarak ,KİT’lerin tasfiyesi, alım desteklerinin kaldırılması uygulamasına geçildi.

Sonucunda da Türk çiftçisinin ürettiği ürünler, tüccarın, işletmecinin, komisyoncunun, ihracatçının insafına bırakılmış oldu. Tarım girdilerinin üreticisi sanayici olduğundan ve sanayici de her zaman parasal yönden güçlü, lobileri bakımından etkili olduğu için ürettiği elektrik, yem, gübre, makine, ekipman, zirai ilaç, mazot ve diğer tüm girdilerde istediği satış fiyatını uygulamakta serbest olduğu için hep zarar eden Türk çiftçisi oldu.

Türkiye’de kabul etseniz de etmeseniz de bir “sektörler savaşı” yaşanmaktadır.

Bu savaşın bir safında sanayici, tüccar ve ihracatçı yer almakta, diğer safında ise örgütsüz Türk çiftçisi bulunmaktadır.

Yukarıda saydığımız sektörler, Türk çiftçisini bazen zavallı, bazen yolunacak kaz (!), bazen tedarikçi, bazen rakip, bazen de düşman olarak görmektedirler. Bu tespitim, özellikle maden ve enerji sektörü için geçerlidir.

Gerçekte ise Türk çiftçisi bu sektörlerin “velinimeti”dir.

Kendilerine, kasalarından taşacak kadar çok para kazandırdığı gibi, sabah sofrasından akşam yemeğine kadar tüm gıdasını Türk çiftçisi üretmektedir. Kendisinin, çoluk çocuğunun giysisinin ham maddesini de Türk gariban çiftçi üretmektedir.

Varlıklı sektörlerin tarıma bakışlarında köklü değişiklikler yapılmalıdır.

Bunun yolu merhamet dilenmekten değil rekabet koşullarını yaratmaktan ve ağır cezai müeyyideleri uygulamaktan geçer.

Türk çiftçisi alın terinin hakkını alabilmek için 2017 yılında hükümetten sektörler savaşı değil, sektörler barışı beklemektedir.

Türk çiftçisi 2017 yılında her kesimden tarıma saygı beklemektedir. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.