Takip Et

Cumhuriyet Hükümetlerinin Tarıma Yaklaşımı-43

Ekonomide görülen olumlu hava 1954’ten itibaren tersine dönmeye başlamıştır. 1950-1953 tarihleri arasında Kore Savaşı’nın yarattığı ihracat ortamı sona ermiş, hava koşulları kötü gitmeye başlamış ve dış ticaret açığı giderek büyüyerek sürdürülemez bir noktaya gelmiştir. Bunun üzerine 1954’ten itibaren ithalatta bazı korumacı önlemler uygulanmaya başlanmıştır. İthalatın giderek zorlaşması, içerde yabancı ortaklık ve lisans satın alınması yöntemiyle hafif sanayiye dayalı ithal ikameci bir üretim yönünde eğilimi ortaya çıkarmıştır. Ortaya çıkan ekonomik zorluklara karşın DP hükümeti “halkçı” olarak niteleyebileceğimiz politikalara devam etmiş, bu durum 1955’ten itibaren enflasyonist bir süreci başlatmıştır (1).

1954 yılından itibaren tarımsal üretimin düşmesi bu sektörün büyümeye olan katkısını azalttığından büyüme oranlarının düşmesinde etkili olmuştur. Bu durum, başlangıçta öngörülenin aksine liberal politikalardan müdahaleci politikalara; karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu tarım sektörü yerine de sanayiye öncelik verilmesine neden olmuştur. Öyle ki, 1960 yılında tarım sektörünün GSMH içindeki payı sürekli azalarak %37.5’e düşmüş, sanayi sektörünün payı %15.7’e yükselmiştir. Hizmetler sektörünün ise %46.8 olarak gerçekleşmiştir. 1950-1960 döneminde, 1954 yılına kadar düşük enflasyonla birlikte tarım sektörü ve altyapı yatırımlarındaki artışlarla istikrarlı bir biçimde büyüyen Türkiye ekonomisinde, dış kaynak bulamadığından ithalat yapılamamış, yatırımlar azalarak mal kıtlıkları ortaya çıkmıştır. Kamu harcamalarının Merkez Bankası kaynaklarından finanse edilmesiyle, dış dengede bozulma, borçlardaki artış ve enflasyonla birlikte büyüme oranları da düşmüştür. Böylece 1950’li yıllarda uygulanmaya başlayan demokratikleşme ile birlikte, liberal ekonomik politikaların1960 yılından sonra terk edilmiş, devletin ağırlıkta olduğu planlı ekonomik sisteme geçilmiştir (2).

Türkiye’nin sanayileşmesini geri plana itip, karşılaştırmalı üstünlüğe göre tarıma öncelik vermesi ya da tarımda uzmanlaşması yolunda tavsiyeler havada kaldı. Başlangıçta hükümet ve etkili çevrelerde kabul bulsa da, buna karşıt gelişen iki önemli olay bu tavsiyeleri etkisiz kıldı. Birincisi, DB adına Türkiye de bulunan bir uzmanın bu konuda yaptığı müdahalenin hükümeti kızdıracak noktaya varması üzerine DB ile hükümetin arasının 1954’te bozulmasıydı. Türkiye 1960’lı yıllara kadar bu nedenle bu kanaldan kredi almadı, tavsiyelerine de uymadı (3).

DP’nin ilk dört yılında ekonomide kaydedilen göreli başarı 1954 seçimlerinde partiye büyük avantaj sağlamıştır. DP oyların % 57,7’sini alarak 502 milletvekilliği kazanmıştır. DP’nin 1954 seçimlerinde aldığı oy oranı cumhuriyet tarihinde çok partili seçimlerde bir partinin alabildiği en yüksek orandır. CHP’nin oy oranı bir önceki seçime göre düşmüş, bu oran % 35,4 olmuştur. Bu oranla CHP ancak 31 milletvekili çıkarabilmiştir. CMP ise % 4,5’lik oyla parlamentoda 5 sandalye kazanmıştır..

 

 

1: Albayrak, Mevlüt (2004), Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), Phoenix Yayınları, Ankara.s. 295.

2:TÜİK, 2008: 682;Bkz Tokgöz, 2004: 142-157).

3: Emre Kongar, 21. Yüzyılda Türkiye, Remzi Kitabevi, 11. Baskı, İstanbul, Temmuz 1998, s:353.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.