Takip Et

Tariş’e doğru giden yolda incir-2

1908’den sonra İttihat ve Terakki Fırkası’nın “Milli İktisat” yaklaşımı da bu oluşumun hızla hayata geçmesinde etkili oldu(153).

İkinci Meşrutiyet Kooperatifçiliği 19. Yüzyıl kapitalizmine karşı bir tepki olarak doğmuştur.(154).

Batılı şirketlerin ve Levantenlerin kazandıklarının miktarını anlamak için incir üretim rakamlarına bakmak gerekir.

1909 yılında Aydın Vilayeti’nde elde edilen incir miktarı 65 bin 775 tondur. Bu rakam Osmanlı Devleti üretiminin yüzde 77,7’ne tekabül etmektedir. 1913 yılında ise incir üretiminin 1909 yılına göre yaklaşık % 30 artarak 84.060 tona ulaştığını görmekteyiz ki bu miktar ülke toplamının yüzde 93,5 gibi büyük bir oranla neredeyse tamamını oluşturmaktadır(155).

Bölgede kooperatif şirketlerinin bulunmaması üreticiyi yabancı tüccarların insafına bırakıyordu. İzmir’de ki güçlü tüccarlar üreticinin malını yok pahasına kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. İzmir’de incir ticaretiyle uğraşanların çoğunluğu alavere satışlar yapıyor İneabad(Germencik) ile civarında beş on taciri yemleyip borç altına alıp, bunlar aracılığıyla incir üreticilerinin ellerinden bu kıymetli mahsulü yok pahasına aldırıyorlardı. İncir üreticisinin, düşük faizli ve yaygın ziraat kredisinin üreticiye dağıtacak olan kuruşların tüm üreticileri kapsayamamasından dolayı, bu boşluğu İzmir’deki incir komisyoncuları tarafından doldurmağa çalışması sonucunda, yüksek faizli borç alıp ürün zamanı düşük fiyatla iş malı satma durumuna gelmesine neden oluyordu.

Yıllarca Türk köylüsünü soyarak tatlı kârlarıyla olağanüstü lüks bir hayat süren İzmir Rum, Ermeni ve yabancı incir tüccarları İttihat ve Terakki’nin milli ekonomi çabaları ve politikaları karşısında mali ve ticari güçlerini birleştirme ihtiyacı hissederek İzmir’de ”incir tröstü” için girişim başlattılar. İncirden oldukça iyi para kazanmış olan tüccarlar, bu tatlı kârlarını artırmak amacıyla İzmir’de incir ticaretiyle uğraşanlardan Mösyö Masir ve Jiro, İzmirli tüccarları bir çatı altında toplamaya girişerek “İncir Tröstü (sendikası)” kurdular. İncir tröstünde gerçek amaç mevcut tüccarların çıkarlarını korumak ve yeni tüccarların, özellikle Türk tüccar sınıfının oluşmasını engellemekti. Tröst, alıcı ile satıcı arasında bir aracı kurum rolü oynayacak, fiyatları da kendisi belirleyecekti. Tröst kendi hukukunu korumak amacı ile İngiltere ticaret siciline(Londra’ya) kaydolmuştu.

Tröstlerin hem alıcı hem de satıcı olacak, üreticinin ürününü istediği fiyattan alacak ve yurtdışına istediği fiyattan satacaktı ki, bu o dönemin aydınlarını harekete geçirmiş ve basında İttihat ve Terakki Partisi'nin “Milli İktisat” politikası doğrultusunda yazılar yer almaya başlamıştı.(156).

Bu şirketlerin tekelci faaliyetleri karşısında gün geçtikçe zor duruma düşen Egeli incir üreticileri ve tüccarları aralarında birleşme ve kooperatifleşme düşüncesi oluşmaya başladı(157).

Anadolu Gazetesi’nde yer alan bir yazıda ise bu tröste karşı duyulan tepki dile getirilmekteydi:

“Ey hükümet, ey ahali! Pek ala bilirsiniz ki iki yüz bin liralık bir incir sendikası teşkil eden bu mösyöler dünyanın rakipsiz bir mahsulü olan incirlerimizi aralarında kararlaştırdıkları fiyatlarla yok bahasına satın alarak müstahsilimizi ve incir ticaretiyle alakadar olan vatandaşlarımızı kabil olduğu kadar ezeceklerdir… Çok az bir fiyatla satın aldıkları incirleri bundan sonra uyuşarak sendika teşkil ettikleri cihetle yok olma bahasına almaya mani olamayacaktır. Binaenaleyh elimizdeki gül gibi mahsullerimizi onların istedikleri fiyattan bir santim bile fazlasıyla satamayacağız…”158).

Aynı doğrultuda bir başka görüş ise şu şekilde ifade edilmekte idi:

Bütün bu düşünceler ışığında “Aydın Vilayetinde yetişen ve milli mahsullerimiz meyanında birinci mevkii işgal eden incir, üzüm, palamut gibi mahsulâttan servet-i millimiz için azami istifadeyi temin maksadı ile sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti Vilayet Heyet-i Merkeziyesinin himayesi altında vücuda getirilecek olan, kooperatifler yörenin Müslüman çiftçi, bağ ve bahçe sahibi tüccar ve eşrafını bir araya getirerek güçlü ihracatçı tüccar sendikaları karşısında tek satıcı olarak çıkmalarını sağlayacaktır(159).

Aydınlarda, halkta olduğu kadar devlet adamları arasında da “milli ekonomi” düşüncesi gelişmeye başlamıştı. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.