Takip Et

TÜRK ÇİFTÇİSİNİN ÜRETİM ZORLUĞU VE PAZARLAMA SORUNU VE TÜKETİCİYE YANSIMALARI

Türk tarımı sorunları o kadar fazla birikmiş durumda ki tarlaya adım atmadan başlamakta, ürettiği gıda tüketiciye ulaşıncaya, ihracat süreci tamamlanıncaya kadar devam etmektedir.

Ne yazık ki Türk çiftçisi bu süreçte en az sorumlu olduğu halde en fazla sıkıntısını çeken kesimdir.

Osmanlı Devleti’nden günümüze kadar-her ne kadar 5403 sayılı yasada köklü bir değişiklik yapılmasına rağmen- tam anlamı ile miras hukukunda öncelik verimlilik ve ticari tarımı hedefleyen bir metinler bütünü olmadığı için verimli üretim yapabilecek uygun büyüklükte arazi yapısına sahip değiliz.

Hâlihazırda ülkemizde 61 dekar işletme büyüklüğü, 6 dekar parsel büyüklüğüyle verimli tarımdan bahsetmek mümkün olmamaktadır. Arazilerimizin daha fazla parçalanmasına tahammülümüz yoktur. Bu bakımdan 5403 sayılı yasada bulunan bazı açıkların giderilmesi gerekmektedir.

Türk çiftçisinin en önemli sorunlarından biri de ekonomik örgütlenme eksikliğidir. Bu eksiklikte piyasada tek başın kalmakta, devlet ve örgüt desteğinden yoksun kalmaktadır.

Türk çiftçisinin tarlada, toptancı halinde, komisyoncuda, tüccarın kantarında veya marketin rafına 1tl’ye sattığı ürünün fiyatı markette 4-5 katına kadar çıkabilmektedir.

Bunun da üç olumsuz neticesi ortaya çıkmaktadır:

1-Üretici ürününü son derece ucuza ve zararına vermesine rağmen raf ve pazardaki ürününün sorumlusu imiş gibi algı yaratılmaktadır.

2-Tüketici, üreticinin elinden son derece ucuza ve düşük fiyata çıkan gıda ve tarım ürününü son derece pahalıya sahip olmaktadır.

3-Bu pazarlama sistemi enflasyonu tetiklemektedir. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.