Takip Et

ANADOLU'NIN FARKLI COĞRAFYALARINDA TARIM

Türkiye Cumhuriyeti tarımı Osmanlı Devleti tarımının devamıdır.

Herne kadar Osmanlı Devleti'nin 19.yüzyıl ortalarından itibaren tarımında modernleşme hareketleri görülse de Türk tarımının modernleşmesi Cumhuriyet dönemine özellikle ilk 25 yılına rast gelmektedir.

,Osmanlı döneminde Anadolu'da tarımın resmini farklı bölgelerde ele alacağız.

Orta Anadolu bugün olduğu gibi Osmanlı döneminde de hububat sahası idi.

Orta Anadolu'da Ziraat hayatını etkileyen ve şekillendiren coğrafi özellikler öncelikle iklim, topografya, toprak özellikleri ve su kaynaklandır. Bu unsurların oluşturduğu şartlar, bölgelerin tarımsal çeşitliliğini ve verimini doğrudan etkiler. İklimin tarım faaliyetleri üzerindeki etkisi oldukça belirgindir. Bir bölgedeki sıcaklık ve yağış şartları, yağış düzeni ile buharlaşma, tarım ürünlerinin verimliliklerini tür çeşitliliklerini, olgunlaşma sürelerini ve dağılışlarını büyük oranda etkiler (240).

Hem hayvancılık hem de ziraat konusunda Orta Anadolu çok geri kalmıştı. İlkel tekniklerle üretim ve verimsizlik genel sorunlardı. Hem teknolojinin getirdiği kolaylıklardan yararlanılmıyordu hem de kuru tarım ve küçükbaş hayvancılık, zor tabiat şartlarında ve primitif bir halde icra ediliyordu. Sulama gibi çok eski sistemler tanınmıyordu (241).

 

Karaman ve İçel ekonomisini şekillendiren tarım ve tarım ürünleri deseni olmuştur.

 

Larende şehrindeki ekonomik faaliyetlerin şehrin içinde ve çevresinde bulunan köylerle sınırlı kalmadığını göstermektedir. Şehirdeki ticari ilişkiler, şehrin coğrafi olarak yakın çevresine ve uzak çevresine yayılmıştır. Yakın çevre olarak Larende şehri, İç Anadolu ve Akdeniz kıyılarını birbirine bağlayan yollar üzerinde bulunduğundan İç Anadolu ve Orta Akdeniz coğrafyasında bulunan çeşitli şehirlerle karşılıklı ticari ilişkiler içindedir. Sicillerde bulunan belgeler, Larende şehrinin yakın çevresi olan İç Anadolu ve Orta Akdeniz coğrafyasında ticari ilişkiler içinde olduğu şehirlerden bazılarını göstermektedir (242).

Orta Akdeniz bölgesinde ise ticari ilişkiler genellikle Mut, Selendi (Gazipaşa), Alanya, Kıbrıs ve Akdeniz’in doğusunda bulunan Adana şehirleriyle yaşanmıştır.

Doğu Akdeniz’deki ana ticaret merkezi konumunda olan Halep’ten, Adana ve Tarsus tarafına doğru gelen ana ticaret yolu, Tarsus’tan itibaren Akdeniz’e paralel olarak sahil boyunca İçel ve Alaiye sahillerindeki irili-ufaklı bir dizi limana uğrayarak Antalya’ya kadar uzanıyordu. İşte bu hat üzerinde yer alan limanlara gemilerle getirilen mallar, yerel tüccar tarafından kuzeydeki kasaba ve köylere taşınıyor; buna karşılık yöre halkından satacak ürünü olanlar da, kurulan pazarlarda ve kasabalardaki sabit hanlarda yine bu yerel tüccara ürünlerini satıyorlardı. Osmanlı iç pazarında rahatça faaliyet gösterdikleri anlaşılan Acem -Ermeni tüccarı hariç tutulursa, ithal mal getiren yabancı tüccar, getirdikleri ürünleri limanlarda boşaltıyor, perakende satış için iç kesimlere gidemiyordu. Zaten Akdeniz’in bu sahillerinde cereyan eden ticarî faaliyetin, belki de tamamına yakınının iç ticaret olarak Osmanlı tebaası müslim ve gayrimüslim tüccarlar tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır (243). 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.