Takip Et

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA TÜRK TARIMININ GÖRÜNÜMÜ (1)

1927 yılı tarım sayımının verilerine dayanılarak yapılan tahminlere göre ülke topraklarının %32’si ekilebilir olmasına karşın, ekilmiş alan oranı %5 civarındadır. Yapılan ekimin %89.5’ini tahıl, %6.6’sını sanayi bitkileri ve %3.9’unu da bakliyat temsil etmektedir. Tahılda ortalama verim 668 kg’dır. Toprakların ortalama bir çift çeki hayvanı ile işlendiği bu dönemde; ülkenin toplam tarım makineleri sayısı, tırmık dahil 15.700 civarındadır. Traktör çok az sayıda ve sadece birkaç büyük kentte kullanılmaktadır(8).

 

1927 yılında gerçekleştirilen “Nüfus, tarım ve sanayi sayımı” verilerine göre ülkede çağın sanayi teknolojisinden çok uzak bir sanayi vardır:

 

• Toplam 65 245 işletmenin %43.5’i tarım, evcil hayvanlar, balık ve av ürünleri alanında çalışmaktadır..

 

• Sayılan işletmelerin %79’unda 4’ten az kişi çalışmaktadır.

 

• Sadece 155 iş yerinde 100’den fazla kişi istihdam edilmektedir.

 

• Ülkede 642 yabancı işveren, 702 yabancı memur ve 347 yabancı işçi çalışmaktadır..

 

• Sınai işletmelerinin %96’sı çevirici güç olarak organik güç kullanmaktadır. Motor gücü kullanan işletme sayısı 2822’dir (9).

 

Yeni Türk Devleti'nin amacı siyasi bağımsızlığın yanında iktisadi bağımsızlığı da elde etmektir. Bundan dolayı da hızlı bir şekilde iktisadi bağımsızlığı temin edici yollara başvurulmuştur. İktisadi bağımsızlığın iktisadi gelişmeden geçtiği görülmüş ve iktisadi gelişme de sanayileşme ile özdeşleştirilmiştir. Sanayileşmek gerek Osmanlı da gerekse Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinde birinci ekonomik hedef olmuştur. Osmanlıdan beri merkezi yönetim, devleti çöküntüden kurtaracak, halka refah sağlayacak bir yöntem olarak sanayileşmeyi benimsemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında (1923- 1932) bu amacı gerçekleştirme görevi özel sektöre devredilmiştir (10).

 

İktisadi gelişme sanayileşme ile sağlanacaktır. Ancak nüfusun %75’inin tarımda olduğu bir ülkede, sanayinin gelişmesi için gerekli sermaye, döviz ve işgücünü sağlayacak tek sektörün tarım olduğu da biliniyordu. Bu yüzden tarımı da desteklemek kaçınılmazdı. Bu düşünceler doğrultusunda İzmir İktisat Kongresi’nde; • Yerli üretimin teşviki ve lüks ithalattan kaçınılması gerektiği, • Girişim ve çalışma özgürlüğünün esas olduğu, fakat tekelciliğe izin verilmeyeceği, • Yabancı sermayeye iktisadi kalkınmaya katkıda bulunmak ve yasalara uymak kaydı ile izin verileceği belirtilmiştir (11).

 

(1): Kasım KAYA, Gönül SEVİNÇ, .Veysel ASOĞLU, M.Reşit SEVİNÇ, CUMHURİYET DÖNEMİ (1923-1950) TARIM SEKTÖRÜNDEKİ GELİŞMELERİN GÜNÜMÜZ KIRSAL KALKINMA ANLAYIŞI İLE KARŞILAŞTIRILMASI.

(2): Tevfik Çavdar, Milli Mücadele Başlarken. Sayılarla Vaziyet ve Manzara-i Umumiye, İstanbul 1971, s. 2.

(3): Coşkun Ali, “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türkiye Ekonomisi”

(4): Türk Ziraat Talihine Bir Bakış, s. 210.

(5): Mehmet Kayıran, Orta Anadolu'da Tarımsal Gelişme ve Tarım Sorunları, (1923-1938).

(6): Devlet İstatistik Enstitüsü (Kısaltma: DİE), 1927 Tarım Sayımı, Yayın No: 61.

(7):Kaya ve arkadaşları.

(8): Tokgöz Erdinç, Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi (1914-2004) s 86.

(9):Tokgöz s 90.

(10): Altıparmak; Aytekin, “Türkiye’de Devletçilik Döneminde özel Sektör Sanayinin Gelişimi” s 16.

(11): EROĞLU Nadir, “Atatürk Dönemi İktisat Politikaları (1923-1938)” Marmara Üniversitesi, Đ.Đ.B.F. Dergisi, Cilt: 23, Sayı:2 s:65. (NAİM ÖZDAMAR-DENGE YAZAR VE BUHARKENT MUHABİRİ)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.