Takip Et

Aydın ili ve jeotermal gerçeği-21

Her ne kadar yasal olmasa da termal suların yok edilmesinin bir yolu da bu suların yeryüzü sularına karıştırılmasıdır. Aynen Kızıldere’den başlayarak Ortaklara kadar olan şeritte yer alan  jeotermal alanlarda jeotermal akışkanların dereler yoluyla veya jeotermal şirketlerin imşa ettikleri borularla Büyük Menderes’e boşaltıldığı gibi.

Ülkemizde jeotermal enerji ile ısıtılan seralarımızdan çıkan termal suların tamamı artık ısıları re enjekte edilemeyecek kadar soğuduğu ve re enjeksiyon işlemi jeotermal imtiyaz sahibi şirketlere masraf teşkil ettiği için diğer jeotermal akışkanlar gibi Büyük Menderes’e boşaltılmaktadır. Zaten denetim mekanizması çalışmadığı için suç yapanın yanına kar kalmaktadır.

 Jeotermal suların seralarda kullanıldıktan sonra yakınından geçen bir akarsu veya gölete verilmesi içerdikleri H2S, bor, arsenik, florit ve amonyak, nitrit, nitrat gibi bileşikler nedeniyle bu kaynakların da tarımsal sulama özelliklerinin yitirilmesine neden olduğu gibi ve özellikle sularda yaşayan canlılar bu atıklardan olumsuz yönde etkilenmektedir.

Ayrıca nehirlere boşaltılan akışkan, nehir suyu sıcaklığının yükselmesine, Ph derecesinin artmasına neden olarak sulardaki ekolojik dengeyi bozmaktadır. Söz konusu kaynaklardaki bu sıcaklık yükselmeleri su ortamındaki kimyasal ve biyokimyasal süreçlerin hızlanmasına neden olmakta ve oksijen tüketimini artırmaktadır. Sıcaklığın artması atmosferde oksijen kazanımını da olumsuz yönde etkilediğinden, nehrin doğal arıtma yeteneği azaltılmaktadır.

Bu konuda en bariz örnek Büyük Menderes Nehridir. İlerde kaynaklarını sıralayacağımız jeotermal üretim alan ve tesislerinden nehre bırakılan atıklar, bu nehrin, kelimenin tam anlamıyla ölümüne neden olmuştur. Çok değil 30 yıl önce yılan, sazan, yayın, sarı sazan, ak balık gibi balık çeşitlerinin yetiştiği, yayın balıklarının kasap çengellerinde parçalanarak satıldığı Büyük Menderes’te artık, oksijene gerek duymayan mikroorganizmalar dahi yaşamamaktadır.

“Denize yakın bazı jeotermal alanlarda, akışkan kimyasal yönden deniz suyu karakteristiğindedir. Bu gibi durumlarda atık suyun denize gönderilmesi bir sorun yaratmamaktadır.”

Bu düşünce jeotermal imtiyaz sahibi şirketlerin özlemlerinden birisidir. Çünkü bu sayede hem re - enjeksiyon masrafından kurtulmuş olacaklar hem de yakalarında taşıdıkları“Büyük Menderes’in katilleri” yaftasından kurtulacaklardır.

Fakat burada unutulan şudur: Jeotermal enerji kaynakları sonsuz değildir. Re enjeksiyon yapılmayıp denize gönderildiği takdirde bu kaynaklar hızla tükenecek, geriye yok edilmesi dahi yapımı kadar masraflı olacak metal yığını, boru hatları, yok edilmiş bir tarım, kirlenmiş yer altı ve yer üstü suları, binlerce kanserli insan ve kısacası geriye jeotermal kirlilikleri kalacaktır.

Kime mi?

Aydın halkına.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.