Takip Et

Borun insanlara etkisi

Önceki yazılarımızda bor elementine bitkilerin ihtiyacı olduğunu, ancak jeotermal alanların atmosfere ve sulama sularına, dolayısıyla tarım topraklarına boşalttıkları borun bitki tarafından alınamadığını, dolayısı ile yarardan fazla zarar, uzun dönemde de tarım alanları için büyük bir tehlike olduğunu belirtmiştik. Bu yazımızda değişik biçimlerde jeotermal alanlardan maruz kaldığımız borun insanlar üzerinde etkilerini incelemeye çalışacağız. Bu yazımıza başlamadan önce bizim bir tıp insanı olmadığımızdan hareketle, yazıdaki düşüncelerin büyük bir bölümünün alıntı olduğunu da belirtelim.

İnsanların beslenmesi açısından bor ise başta meyve ve sebzelerden olmak üzere yiyecek ve içecekler yoluyla günde 10-20 mg bor vücuda alınabilmektedir, içme suyunda bor için sınır değeri 5 mg/1 olarak önerilmektedir (FAO, 1985).

Hava ve sudaki bor mineralleriyle temas ederek. (Jeotermal alanların bize etkisi bu sınıftadır.)

- Bor yataklarından zengin havzalardaki yer altı ve yerüstü sularını içerek ve kullanarak.

- Bor yoğunlukları yüksek yiyecek ve içecekleri alarak.

- Ocak ve fabrikalarda çalışarak.

- Sabun, deterjan gibi temizleyici ve beyazlatıcılarla güzellik malzemesi ve benzeri maddeleri yapan yerlerde çalışarak veya bu tür ürünleri kullanarak.

Vücuda nasıl girerse girsin, yüzde 90-95 kadarı vücutta birikmeden hemen üre ile dışarı atılmaktadır. Yani vücutta pek tutulmamaktadır. Yalnızca, kemik, tırnak ve kıllarla karaciğer ve dalak gibi organlarda biraz birikmektedir. Bazı kaynaklarda bor tozlarıyla temas eden işçilerin sperm sayısında düşüklük, cinsel hayatlarında gerileme olduğu iddia edilmiştir. Ancak ülkemizde ve dünyada yapılan pek çok araştırmada borun kısırlığa yol açmadığı sonucuna varılmıştır (Cantürk, 2002).

Borun insan vücudu için çok yararlı etkileri olduğu da tespit edilmiştir. Borun kalsiyum ve D vitamini olmak üzere vücut minerallerinin düzenlenmesinde rol oynadığı, kalsiyum ve magnezyumun azalmasını önleyerek kemik yapısını koruduğu belirlenmiştir. Ayrıca küçüklerin öğrenme yetenek ve okul becerilerinin artmasına katkıda bulunduğu, sportif performans ve atletik yapının gelişmesi için tablet şeklinde bor alındığı bilinmektedir.

Bor bileşikleri; vücuda solunum ve sindirim yollarıyla veya mukoz membranlar (sindirim ve solunum organlarının iç yüzeyini kaygan bir madde ile örten zar) aracılığı ile girer. Çözünen bor bileşikleri alınmasından sonra, beyin omurilik sıvısının derişimi artar, en yüksek derişimlere beyin, karaciğer ve yağ dokularında rastlanır. En fazla kemiklerde birikir. Genellikle üre, dışkı, süt ve ter ile vücuttan atılır. İnsan üzerinde borik asit ve boraks etkisi, mide bulantısı, şiddetli kusma, karın ağrısı ve ishal ile akut zehirlenmenin belirtilerini gösterir.

Yapılan araştırmalar, borun zehir etkisinin düşük olduğunu göstermiştir. 15-30 g boraks veya 2-5 g borik asit doğrudan alındığında ani rahatsızlıklar ortaya çıkar. Yetişkinlerde baş ağrısı, kusma, ishal, depresyon; çocuklarda ise daha çok havale, koma ve beyin zarı tahribi zehirlenme belirtileri arasındadır.

İçme sularının yüksek oranda bor minerali içermesi, sindirim sisteminde bazı rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Karaciğerde büyüme ve şişmeye, sinir sisteminden kaynaklanan benzeri sorunlara yol açmaktadır (Cantürk, 2002).

Atatürk Üniversitesi öğretim görevlilerinden Ayten Demirtaş, araştırmasında bor ile ilgili olarak şu sonuçlara varmıştır:

“Bor elementinin fazlalığı da eksikliği gibi canlılara zararlıdır. Eksiklikler ve fazlalıklar bir derece meselesidirler ve canlılar görünen işaretler göstermeden önce ciddi zarar görecekleri için, kullanılan kriterler bor etkisinin yararlı veya zararlı olduğunu belirleyeceklerdir. Bugünkü düzeyleriyle kaldığı sürece bor ve bileşiklerinin olumsuz etkileri olduğu destekten yoksundur. Bor her yerde bulunduğundan ve beslenmede borun ana kaynağını bitkisel ürünler oluşturduğundan insanların bor etkisinde kalmada sınır çekilemeyeceği kabul edilecektir. Son yıllarda bilim dünyasında yoğunlaşan tartışmalara göre insanın normal sağlıklı yaşantısı için bor elementine ihtiyacı olacağı tahmin edilmektedir.” 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.