Takip Et

19. YÜZYILDA ORTA ANADOLU'DAN TARIM MANZARALARI-2

Taşeli’nin en azından 10’da 7’sini dağlar ve meyilli araziler oluşturması nedeniyle bölge toprak bakımından fakirdir. Üstelik bu az miktardaki toprakların bir kısmı da kalkerli, rüzgâr ve dik yamaçların ise yağmur aşındırmasına açık bulunmasından dolayı buralar insanoğluna geniş ve mümbit tarım alanları sunmaz (251).

Özellikle Göksu ırmağı ve diğer küçük dere boylarındaki sınırlı alanlarda sulu tarım, makilikler ve orman alanları içinde açılmış bölük-pörçük tarlalarda ise kuru tarım eskiden beri yapıla gelmiştir. Ama buralardan elde edilen ürünün, ancak yöre insanın kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar olduğu, bu nedenle de dışarıya satılacak ölçüde ticarî hacminin bulunmadığı görülür. Belki kuru üzüm ve harnup gibi birkaç ürünü bunun dışında tutmak mümkündür. İşte bu nedenle Taşeli bölgesinde yaşayan insanların ana geçim kaynağını hayvancılık teşkil etmiştir. Hayvancılık deyince işte tam da burada “konar-göçerlik” meselesi karşımıza çıkar. Bölgedeki irili-ufaklı onlarca aşireti yüzyıllardır bıkmadan-usanmadan bir yerden diğerine göçe zorlayan etken nedir? Bu sorunun diğer başka cevapları da olmakla birlikte, bölgenin kendine özgü coğrafî yapısından mütevellit en mantıklı cevabı H. Saraçoğlu verir. O, “hayvanî bir zaruret” olarak vasıflandırdığı bu göçebelik durumunu şu şekilde açıklar: Konar-göçer Yörükler yaz aylarını yüksek ve serin yaylada geçirirler. Fakat Eylül‟den itibaren yaylalar soğumaya başlar ve bir süre sonra durulamayacak hale gelir, hayvanları için ot da kalmaz; bu sırada birkaç damla yağmur düştüğü olsa da artık bu mevsimden sonra buralarda yeni ot çıkmaz. Zira artık havalar soğumuştur ve zaten Ekim’den sonra kar yağışlarının başlaması da yakındır. Buralarda bahar mevsiminde çıkan otlar toplanacak ve biçecek kadar büyüyemediklerinden kışlamak için yazdan ot stoku yapmanın da imkânı yoktur. Şu halde, bu kadar hayvanı besleyebilmek ve öldürmemek için yer değiştirmek, yani kıyı bölgesine doğru göç etmek mecburiyeti kendiliğinden ortaya çıkar. Çünkü bu sırada kıyılar ılıktır, biraz yağmurdan sonra ot ve çimen çıkar, fundalar canlanır ve hayvanlar kendilerini besleme imkânı bulurlar. Sonbahar çıkıp kış ayları gelince ise zaten yağışlar bollaştığından, hayvanlarda beslenme sıkıntısı kalmaz; ayrıca alçak kesimlere kar yağmadığı ve havalar çok soğuk olmadığı için kışı geçirmek kolay olur. Fakat kıyı kesiminin sıkıntısı da baharla beraber başlar. Zira Nisan-Mayıs aylarının girmesiyle sıcaklık arttığı gibi otlar azalır; yaz aylarında ise buralar Akdeniz’in nemiyle birleşen sıcak havayla adeta boğulur. Ayrıca kıyı bölgesinin birçok yerinde ve en çok vadilerde yazın ortaya çıkarak hayvanlara musallat olarak kan çıkarırcasına ısıran göven sineğine hayvanlar tahammül edemez. Oysa baharla birlikte yüksek yaylalarda hayat yeniden canlanmış, göz alabildiğince uzanan düzlüklerde otlar yeşermiştir (252).

(Ermenek ve Ermenek Nevahi-i) tarımının oluşmasında en büyük etken olarak yeryüzü şekilleri ve iklim öne çıkmaktadır.

Ermenek ve Nevahî-i Ermenek(Ermenek nahiyeleri) İçil sancağı idari bölünmesi içinde yer almakta olup, Doğan Koçer’in hesaplamalarına göre H.1256/M.1840 yılı tarımsal gelirleri H 1260-1261/M. 1844-1845 yılları gelirlerinden fazladır. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.