Takip Et

BATI TRAKYA TARIMI (Gezi Notları)-8

Gezimizin ilk gününde Büyük Sirkeli nahiyesi civarında hayvancılıkla uğraşan Türk Azınlığa mensup üreticilerle buluştuk.

 

Sirkeli’de büyük baş hayvancılık yanında küçük sürüler halinde koyunculuk da yapılmakta. Oldukça geniş mera alanları bulunmasına rağmen her iki hayvancılığın da hane halkının karnını doyuracak kadar gelir getirmediği ortada.

 

Tarım alet ve makineleri 1980’li yıllardan kalma.

Yunanistan, AB’ye sağmal inek gözüyle bakmanın ve ineğin bırakın sütünü, kemiklerine kadar sağmanın cezasını çekmekte. AB ve özellikle Almanya tarafından Yunanistan’a AB’yi sömürmenin bedeli ödettirilmekte. Bundan da en çok tarım kesimi, tarım kesimi içinde de Batı Trakya Türk Azınlığı etkilenmekte.

 

1990’lı yılların başında AB hibeleri o kadar arttı ki, Yunan diplomasisi tüm hüner ve mesaisini AB hibelerini Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimine kazandırmaya harcadı.

Deyim yerindeyse o yıllarda her çiftçinin birer tane traktör, otomobil ve pikap türü araç alması için her yol açıldı ve almayanların bir dayak yemediği kaldı.

Şuanda eldeki traktörler genellikle Doğu Avrupa menşeli olup 1980/1990 yıllarının ömrünü tamamlamış makineleri. Birçoğu ya hurdaya ayrılmış ya da tamirciden çıkmamakta. Traktör arkası ekipmanlar yenilenmemiş. Ziraat Odası Başkanı arkadaşlarımız neredeyse antika görünümündeki bu traktörlerin resmini çekmekten geri durmadılar.

Süt hayvancılığına o kadar destek verildi ki, AB kredili süt ineklerinin geri ödemesi süt satış tutarının %15’inden kesinti yapılarak karşılandı.

Ancak Batı Trakya Türk Azınlığı AB desteklemelerinden ya yararlanamadılar ya da çok az yararlandılar. Nedeni ise Yunan Devleti’nin azınlık politikaları: Emre Aykoç’un tespitlerine göre” Yunan devleti ile azınlıklar arasında çatışmalı bir tarihsel geçmişin bulunmamasına rağmen, azınlıkların özellikle dilsel ve dinsel farklılık nedeniyle Yunan olmalarının mümkün görülmemesi; Azınlıkların anavatanlarına bağlılık duyduğu varsayılarak, anavatan ülkenin 5. Kol faaliyetlerinden şüphelenilmesi gibi nedenlerle ayrımcı /dışlayıcı politikaların meşru zemini oluşmuştur.

Ayrımcı/dışlayıcı uygulamalar özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın ardından görülmeye başlanmıştır.

 

Yunanistan’da savaş sonrası ortamda, savaş sırasında işgalci güçlerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Arnavutluk sınırında yaşayan çok sayıda Arnavut’un Arnavutluk’a sürülmesi ve geri kalanların da ülkenin çeşitli bölgelerine dağıtılması, ülkenin kuzey kesiminde yaşayan Yunanistan Yahudileri'nin Alman İşgal Güçlerince yok edilmesi ve İç Savaş sırasında çok sayıda Makedon’un ülke dışına çıkarılması ve Makedon kimliğinin yoğun bir baskı altına alınmasıyla birlikte, ülkedeki etnik/ulusal azınlıkların sayısının büyük oranda düşürülmüş veya bunların kamusal görünürlüğünü azaltılmıştır. Bu uygulamaların ardından, Yunan Devleti, ülkede yalnızca Azınlık olarak Lozan Antlaşması ile varlığı ve azınlık hakları tanınmış olan Batı Trakya’daki Müslüman Azınlığının bulunduğunu söylemeye başlamıştır.”

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.