Takip Et

TANZİMAT SONRASI OSMANLI TARIMINDAN NOTLAR

“Tanzimat yıllarında olduğu gibi onu izleyen dönemde de Osmanlı düşünce hayatına hâkim olan yaklaşım klasik iktisat öğretisiydi. Bu öğreti kapsamında, karşılıklı üstünlükler ilkesine göre hareket edilmesi öneriliyor, ülkenin hazır olmadığı sahalara yatırım yapması israf olarak değerlendiriliyordu. “

“Ülke Tanzimat’ın ilk yıllarında devlet teşvikiyle her şeyin yabancı olduğu devasa sanayi yatırımları yapmıştı. Fakat bu yatırımlar kalıcı olmamış, açılan fabrikalar zaman içerisinde bir bir kapanmıştı. Bu gayeye sarf edilen kaynaklar yol yapımı ve ziraat için kullanılmış olsaydı ülkenin gelirleri iki katına çıkardı.”

“Bu bağlamda Osmanlı Devleti bir tarım ülkesiydi ve yatırımını tarıma yapmalıydı. Himaye ile yaşayacak, yabancı üretici ile rekabet edemeyecek bir sanayi inşa etmek ancak kaynak kaybı oluyordu.

“Bu dönemde Namık Kemal gibi sanayi ve ticaretin önemini kabul eden Osmanlı yazarları bile ülkenin mustarip olduğu bilgi ve sermaye eksikliğine işaret ederek kalkınmanın ancak tarımdan başlayabileceğini söylüyorlardı. Buna göre ticaretimiz yabancıların elinde, sanayimiz ise yok hükmündeydi. Topraklarımızdan biraz mahsul alabilirsek onunla geçinip gidiyorduk. Ticaret ve sanayinin gelişimi tarıma nazaran çok daha büyük sermaye gerektirdiğinden kalkınmanın temeli tarımdı. Osmanlı Devleti’nin tarımdan vazgeçme gibi bir olanağı yoktu, kendisini ticarete yöneltecek gerekli sermaye ve bilgi birikimini henüz yoktu. O halde yerli sermaye birikimi için en acil ve büyük tedbir tarımın ıslahıydı.”

“ Namık Kemal gibi Osmanlı Devleti’nin yatırımını tarıma yapması gerektiğini savunan birçok yazı bu dönemde gazetelerde yayınlanmaktaydı. Bu yazılar, ülkenin sahip olduğu büyük tarımsal potansiyeli vurgulamakla söze başlıyordu. Osmanlı Devleti sahip olduğu iklim ve toprak genişliği ile tarımsal üretime Avrupalı devletlerinden daha fazla yatkın olmasına rağmen gerekli yatırımlar yapılmadığı için bu potansiyelini kullanamıyordu. “

“Hakayikul Vekayi’de çıkan bir yazıda Osmanlı Devleti ile Fransa arasında bir kıyaslama yapılıyor ve iki ülkenin sahip olduğu tarım alanları karşılıklı olarak hesaplanıyordu. Bu hesaba göre Osmanlı ülkesi Fransa’nın verimliliğini yakaladığı takdirde mevcut altı yedi milyon liralık aşar vergisinin iki yüz elli milyon lirayı aşacağı tahmin ediliyordu.”

Aynı gazetede çıkan bir diğer yazıya göreyse Anadolu’nun Çukurova’sı, Arabistan Yarımadası’nın muhtelif yerleri ve Rumeli’deki Kosova bölgesi gibi bereketli araziler geçmişte büyük medeniyetlere refah sağlayan tarım havzaları olmalarına rağmen altyapı eksikliği ve yetersiz yatırım sebebiyle artık âtıl durumdaydılar.”

“ Gazeteye göre bu bölgeler tekrar şenlendirilir ve gerekli önlemler alınırsa, eski dönemlerde olduğu buralardan yeniden büyük gelirler elde edilirdi.”

“Tarım odaklı kalkınmayı eleştiren ve yerli sanayinin gelişmesi için himaye usulünü öneren Osmanlı iktisat yazarlarına karşı bu dönemde en kapsamlı serbest ticaret savunusunu Sakızlı Ohannes Paşa yapmıştı.”

“ Bu bağlamda gazete Osmanlı’nın zirai potansiyelini gerçekleştirebilmek için çeşitli öneriler getirmekteydiler. Bu öneriler Tanzimat’ın ilk yıllarından beri dile getirildiği üzere demiryolları gibi çeşitli altyapı faaliyetlerinin tamamlanması, çiftçiye gerekli alet edevatın sağlanması ve tarım üreticisine düşük faizli kredi sağlanmasıydı.”

Kaynak: Mert Can Erdoğan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk İktisat Düşüncesinde Tarım ve Kalkınma

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.