Takip Et

Aydın Sosyal Hayatında İncir-1

İncir, Aydın için tarih boyunca bir kültür öğesi olagelmiştir. İncirin sosyal ve ekonomik etkisinin yanı sıra evlerdeki yeri de önemlidir. İncir hanelere gelir sağlarken verdiği enerji ile de ailelerin kış gecelerinde vazgeçilmez kuru yemişidir. Her ne kadar sarı lop dışındaki incir çeşitleri kurutulmaya uygun değilse de bu incir çeşitleri de varlıkları ve ayrı lezzetler ve kokular içermesi bakımından da Aydınlının hayatında ayrı bir yer tutardı.

Aydın ve çevresinde incir tarımı gerçekleştirilirken çiftçi ve köylüler de bazı ortak davranışlar gelişmiştir. Bu ortak davranışlar zaman içinde gelenek haline dönüşerek incire ait bir kültürün oluşmasını sağlamıştır.

Büyük Menderes ovasında sulama kanallarının inşası 1930’lu yıllarda başlamış olsa da Feslek regülâtöründen başlayıp Ege Denizi’ne kadar uzanan modern anlamdaki sulama kanalları 1940’larda inşa edilmeye başlanmıştır. Nazilli sağ sahil sulama kanalı inşası 1943 yılında başlamış,1947 yılında kanallarda topluca betonlama ve tamirat çalışmaları yapılmıştır. Daha önceleri Büyük Menderesin birkaç yüz metre kuzeyinden Aydın dağlarının orta yükseklikteki eteklerine kadar uzanan incir bahçeleri bu kanalların inşası ile daralmaya, kuzeye çekilmeye başlamıştır. Bunun da nedeni bük toprağı denilen taban arazilerinin sulama imkânına kavuşması ile daha fazla gelir getiren ve sulanan pamuk, mısır, sebze gibi ürünler ve diğer meyve ağaçlarının yaygınlaşması idi.

Aydın ovasının dayanılmaz yaz sıcağından insanlar kadar bitkiler de etkilenmekteydi. Kanalların inşasından önce bazı incir alanlarında sıcağa dayanamayan incir ağaçları, toprağın nemini kaybetmesi ile incir meyveleri gelişip büyüyemediği gibi yapraklarını dökerek ”gazallıyor”du. Çiftçilerin inanışlarına göre incirde verim almanın yolları kış döneminde incir bahçelerinin dolu dolu sulanmasından geçmekteydi. Dolma adı verilen incir bahçelerinin bölümleri arasına çekilen ve topraktan oluşan sınırlar elden geldiğince yüksek yapılırdı ki elden geldiğince fazla suyla doldurulabilsin. Hatta dere ve çay suları ile sulanan incir bahçelerinin sulama zamanı olarak kışın en soğuk günleri tercih edilirdi. Su ile doldurulmuş incir bahçelerinde suların donması ise verimin artacağına dair bir inanıştır.

İlekleme ise ayrı bir telaştı. Her yıl Haziran ayında yaşanan bu telaşın ilki ilek bulmakla başlar; kova biçmekle devam ederdi. Tuzlu ve çorak topraklarda yetişen kova bitkisi biçilecek, kadınlar ilekleri üçer-dörderli kova bitkisinin dikenimsi yapraklarına dizecekler, erkekler ise incirin dallarına bu hevenklerden üçer beşer asarlardı. Halk inancına göre kırk gün sonra incirler olgunlaşacaktır.

İletken az sonra halk arasında döllenmemiş incirlerden oluşan ve erken olgunlaşan, az şekerli ve az çekirdekli-çekirdekleri olgunlaşmamış-iki çeşit için halk arasında bunlara” çiçek inciri “ve “azgın incir” olarak adlandırılır. İlk tadılanlardır ve gerçek incirin öncesinde avunmak için ağza atılanlardır.

İncir çiftçinin en değerli ürünlerindendir ki olgunlaşma döneminde en yakınında olması gerekir. Temmuz ayı ortalarında tüm çiftçi ailesi incir bahçesine taşınırdı. Bazı bahçelerde taş, tuğla, kerpiçten yapılmış yazlık bahçe evleri inşa edilir.

 

Bazı incir bahçelerinde-ki bu bahçeler çoğunlukla kiralık, ortak veya tohuruna(alavere) alınmıştır- çardak tipi ilkel yazlıklar inşa edilirdi. Bahçe evleri genellikle tek oda ve önlerindeki ayazlıktan ibaretti. Ailenin evli çocukları var ise onlar için evin veya ana-baba çardağının uzakça bir yerinde, büyük bir incir ağacının veya sınırdaki palamudun gölgesine çardak kurulurdu. Çardaklar ağaç iskeletten yapılır, yatak bölümü ise, yılan, akrep ve diğer böceklerden korunmak için zeminden bir metre kadar yükseğe çakılırdı. Mahremiyeti sağlamak ve güneşten korunmak için çardağın dört tarafı ve üstü kargı ile örtülürdü.

Evin etrafına yaz çiçeklerinin tohumları serpiştirilir. Genellikle akşamsefası ya da cilveli tohumları olurdu bunlar. Asma olmazsa olmazıdır bahçe evlerinin. Yaprağından, koruğundan, üzümünden bol bol faydalanmak için. Evin önünde büyük bir ağaç bulunurdu; ya zeytindir ya iğlek ya da çıtlıkdır bu ağaç. Hani bazen ceviz de olabilir. Ağacın gölgesinden faydalanmak önemlidir. Güneşin yönüne göre hasır yön değiştirirdi. Yer minderleri yapılırdı; hallaçcılara pamuklar attırılır, kabartılırdı. Tahtalardan sedirler, divanlar hazırlanırdı. Arkalarına uzunca saman yastıklar dayanırdı. İnsan, her şey toprak içinde olunca ortalık karışık hatta pis olacağını düşünebilir; oysa ki.. küllü su ile yıkanmış, kar gibi beyaz örtüler, Nazilli Basma Fabrikasından alınmış rengarenk basmalar, bugünün teknolojisine göre yıkanmış çamaşırlara kafa tutacak kadar temiz ve güzeldi. Toprak kirliliği yoktu; insan kirliliği de… Su, kuyulardan ya da tulumbalardan sağlanırdı(208) 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.