Takip Et

Türkiye'de toprak kullanımı-1

Avrupa veya ABD’ye yolculuk edenlerin iigili bir gözle o ülkelerin tarım topraklarının fiziki durumuna baktıklarında imrenmemeleri mümkün değildir. Tarla ve dikili araziler kare ve dikdörtgenler şeklinde, bazı istisnalar hariç en az 50-100 dekar büyüklükte parseller halinde yer almaktadır. Bağ, bahçe ve meyveliklerde ağaç, direk, sulama sistemi, toprak işleme faaliyetleri gayet özenli bir biçimde yapılmaktadır. Bizde olduğu gibi meyve bahçelerinde ellerine geçen her fidanı toprağa sokuşturmamışlardır. Hemen hepsi de “kapama” bahçe özelliği taşımaktadırlar.

Osmanlı Devleti’nden günümüze geçen süre 93 yıldır. Bu sürede Cumhuriyet’in her alanda getirdiği yenilik ve gelişmelerin varlığını inkar etmek mümkün değildir. Mutlaka tarımda da pek çok gelişmeye tanık olduk. Ancak yasal düzenlemeler açısından Osmanlı’dan ileride olduğumuzu söylemek pek mümkün değildir.

Osmanlı toprak sistemi, çiftçiyi örgütleme, üretime katkı koyma bakımından daha ilerici bir konumda idi. Tarımla ilgili yasaların ihlalinde uygulanan müeyyideler daha etkiliydi.

Osmanlı’da tarım toplumu, Osmanlı’nın temel iki direğinden birisi idi. Cenk Pala’nın anlatımına göre “Osmanlı toplumu belirgin bir biçimde iki ayrı sınıftan oluşmaktaydı: Yönetici sınıf ve reaya. Göçebe topluluklarından, köylülerden, zanaatkârlardan ve tüccarlardan oluşan reaya üretim ve ticareti gerçekleştiriyor ve padişaha vergi ödüyordu. Üretimle uğraşmayan egemen sınıf üyeleri, padişahın temsilcileri sıfatıyla, kendileri ve padişah için vergi toplama yetkisini kullanarak devletin ve askeri örgütlenmenin sürekliliğini sağlıyorlardı.”

M. Ali Kılıçbay ise Osmanlı Tarımının şu özelliğine dikkat çekmekteydi:” Osmanlı ekonomik dokusunun tüm kurumları, kuruluş ile 16. yüzyıl arasında oluşmuş, olgunlaşmış ve özgün bir Osmanlı Üretim Tarzı'ndan söz edilecek düzeyde birbirleriyle adeta eklemleşerek, bütünleşmiştir”

Toprak kullanımının ilk ve en önemli problemlerinden birisi, tarım topraklarının üretimi teşvik etmeyen, hatta üreticiyi tarımdan uzaklaşmasına neden olan küçük parsellerden oluşan tarım topraklarında tarım yapma çabalarımızdır. Küçük parsellerden oluşan tarım topraklarının verimli ve kârlı olmayacağını atalarımız bundan 700 yıl önce yerleşik tarıma ilk geçtikleri dönemlerde fark edip gerekli tedbirleri almaya çabalamışlardır ki biz bunu fark edip yasal tedbirlerini almamız daha iki yıllık bir geçmişe sahiptir.

“13. yüzyıl, Anadolu Beylikleri'nin topraklarının büyükçe bir bölümünün malikaneler

ve evlatlık vakıflar durumuna girdiği bir dönemdir. Evlatlık vakıflar, İslam hukukunun

toprağı bölücü niteliğini gidermek ve toprak sayiuluğunu sürdürmek amacıyla bulunmuş

bir çözüm yoludur. Bu yolla mülklerini vakıf haline getirenler, bazı mirasçıları bu haktan yoksun bırakarak toprağın bütünlüğünü ve ailenin konumunu korumak istemişlerdir.”

Tarım topraklarının parsel büyüklükleri önem taşıdığı gibi, bunların belli ilkeler doğrultusunda tarımsal üretime en verimli şekilde hasredilmesi de büyük önem taşımaktadır. Toprakların kimler tarafından ve nasıl işletileceği de büyük önem taşımaktadır. Ömer Lütfi Barkan ise bu konuda şunları ifade etmektedir:

“Anadolu Selçuklu devletinin merkez-kaç hareketleri denetleyememesinin neden olduğu bir diğer yapı da; tarımsal işletme birimlerinin artan oranlarda özel mülkiyete geçmesidir. Bu döneme ilişkin toprak satışlarını gösteren belgelerin çokluğu; özel mülkiyete dönüşmüş ve sahiplerinin bizzat işledikleri toprak payının artmış olduğu malikânelerde yarıcılık ve ortakçı kulluk ilişkilerinin yaygınlığına işaret etmektedir.”

Devam edeceğiz. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.