Takip Et

BÜYÜK MENDERES ‘TE KİRLENME-1

Büyük Menderes Nehir havzasında tarım sektörü önemli bir su kullanıcısıdır. İnşa edilerek işletmeye açılmış sulama projelerinin tamamının -Denizli ve Aydın illeri dahil-işletme ve bakım sorumlulukları sulama birliklerine ve kooperatiflere devredilmiş durumdadır. 2007’ye kadar DSİ tarafından inşa edilen ve işletmeye alınan sulama tesislerinin toplam alanı yaklaşık 180 bin hektardır. Bu rakam nehir havzasında ekonomik olarak sulanabilen toplam alanın yaklaşık yüzde 50’sidir. Aydın ili sınırları içinde bu rakam bugün2015 yılı itibari ile 109 bin 773 hektardır.

Havzadaki sulama yapılan alanlarda, 28 farklı türde ana tarım ürünü yetişmektedir.

DSİ 21 Bölge Müdürlüğü tarafından jeotermal atık suların nehre deşarjından önce ve sonra nehrin birçok noktasından 1992 yılından itibaren periyodik olarak su örnekleri alınıp bor elementi analizleri yapılmakta ve bu noktalarda nehir suyunun debisi de ölçülmektedir.

Nisan 2006 tarihine ait ölçümler, bu noktalardan alınan su örneklerinin 2001–2004 yılları arsındaki bor içerikleri, atık su deşarjından önce ve sonra alınan toprak örneklerindeki Elektrik Kondaktivite, Değişebilir Sodyum Yüzdesi (ESP) ve bor miktarları, narenciye yapraklarındaki bor değerleri bitkilerin sulama sularındaki konsantrasyonları ve bitkilerin bu konsantrasyonlara karşı toleransları değerlerle karşılaştırılmıştır.

Havza’nın kirlenmesine neden olan ve bu riski arttıran başlıca baskı kaynakları olarak madencilik, sanayi tesisleri, kanalizasyon sistemleri katı atık depolama alanları, arazi kullanım şekli, sanayi ve evler için su çekimi, yine aynı şekilde tarım için yer altı ve yerüstü su kullanımı, akış düzenleme yetersizlikleri, fiziksel engeller, malzeme alımı ve kanal düzenlenmesi, benzin istasyonları, otoyollar, jeotermal enerji üretim tesisleri, iklim değişikliği v.b olarak sıralanabilir.

Evsel, kentsel, tarımsal, jeotermal ve sanayi kökenli katı, sıvı ve gaz atıkları B. Menderes’e dökülen çay ve yan dereleri ile taşınmakta olup, söz konusu atıklar toprak, su ve çevre kirliliği yanında başta insan olmak üzere havzada yaşayan tüm canlılar üzerinde etkili olmaktadır.

Ne acıdır ki havzanın kirlilik boyutunun bugüne kadar doğru dürüst bir envanteri çıkarılmamış, kirliliğin etkileri araştırılamamış, kirleticilerin ne oranda, nasıl ve ne ile kirlettikleri tam olarak ortaya konmamış, sorunun çözümü için ilgili kurumlar arası eşgüdüm ve çalışma sağlanamamış, deyim yerinde ise olan bitene seyirci kalınmış böyle bir sorun adeta görmezlikten gelinerek, yok sayılmıştır.

Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, böylesi çok değişik yollarla ve değişik materyallerle kirletilmiş sularda ki kimyasal maddelerin sulama ile sebzelere ve yaşayan canlıların yağ dokularına ve oradan da beslenme zinciri ile insanlara geçtiği, başta kısırlık, hormonal değişme, kanser v.b gibi olumsuzluklara neden olduğu anlaşılmıştır. Maalesef bugüne kadar kirliliğin canlı sağlığı üzerine olan etkileri ve eğer gerekli önlemler alınmadığında olası yansımaları konusunda geniş çaplı bir inceleme ve araştırma yapılarak, ortaya bilimsel bir veride konulmamıştır.

Ayrıca mevcut kirlenmenin, havzada tarımsal ürünlerdeki verim ve kalite kaybında yarattığı etkilerde ortaya konmamıştır. Bu alanda münferit çalışmalar olsa bile sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmamıştır.

Elimizde mevcut Denizli Ziraat Odası’nın, Denizli OSB’ye giren ve çıkan iki su örneğinde yaptırdığı analiz sonuçları, sorunun büyüklüğünü tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır.

Söz konusu analiz raporunda A.Ü.Z.F. Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet ÖZTÜRK B. Menderes’e bırakılan suyun kesinlikle tarımsal amaçlı kullanımın sakıncalı olduğunu, bu suyun kullanmaktansa araziyi boş bırakıp tarım yapmamak daha uygun olacağını, bu su ile sulanan alanlarda birkaç yıl içinde topraklarda tuzlulaşma ve sodyumluluk görüleceğini, arazinin çoraklaşarak verim düşeceğini ve daha ilerde de tarım yapılamaz hale geleceğini, başka bir su kaynağı yok ise kuru tarım yapılması gerektiği yorumunu yapmaktadır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.