Takip Et

TÜRKİYE’DE ÇÖLLEŞME VE EROZYON

Çölleşme adeta erozyon ve kuraklığın sonucu durumunda.

 

İçinde bulunduğumuz dönem ise kuraklık dönemi olup, bu dönemin sürmesi- ki 40-50 yıl gibi süreceği yönünde senaryolar mevcuttur-sonucunda çölleşmenin olaması muhtemeldir.

 

Ülke toprakları uzun çağlardır orman ve mera eksikliği dolayısıyla su ve rüzgarla erozyona maruz kalmaktadır.

 

Bu sürecin önüne geçmek için bir takım tedbir ve kararların alınıp projelerin hayata geçitilmesi ve yasal mevzuatta köklü değişikliklere gidilmelidir.

 

Bu süreçte hedef “Çölleşme ve Erozyonla etkin mücadele için risk odaklı yaklaşımla yasal ve kurumsal kapasite güçlendirilmeli, kurumlar ve paydaşlar arasında katılımcılık eş güdüm ve iş birliği olmalıdır.

 

Çölleşme, arazi bozulumu ve erozyonla mücadele konularında farklı kurumlardaki yetki ve sorumluluklarla ilgili çatışma ve çakışmaları ortadan kaldırmak için koordinasyon tek bir kurumda toplanmalı.

 

Erozyon, çölleşme arazi bozulumu ile mücadele konularında faaliyet gösteren kurumların kapasiteleri geliştirilmelidir.”

 

İkinci hedef ise,” Korunan alanlar, ekolojik süreçler açısından önemli alanlar ve korumaya değer biyolojik çeşitlilik unsurlarının, gelecek kuşaklara aktarılması için çevre, orman ve doğa korumaya odaklı Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde tek bir kurum çatısı altında etkin bir yapılanma ile birlikte yasal ve yönetsel yapının oluşturulmasıdır.”

 

Doğa koruma ve korunan alanları kapsayan ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerimizin de göz önünde bulundurulduğu korunan alanların tespit, tescil, onay, ilan, yönetimi gibi işlemlerinin sadece bir kurum tarafından yürütülmesine olanak sağlayan “Doğa Koruma ve Korunan Alanlar Kanunu’nun hazırlanması.

Yeni yapılanma kapsamında merkez ve yerel teşkilatın uzman personel ve ekipman bakımından yeterli alt yapısı oluşturularak görev tanımları yapılmalıdır.

Doğa Koruma faaliyetleri kapsamında elde edilen her türlü gelirin (izin, satış, ceza vb.) yine doğa koruma faaliyetlerinde kullanılması için alanlara özgü farklı mekanizmaların geliştirilmesi.

Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Koordinasyon Kurulu’nun etkin bir şekilde faaliyete geçirilmesi.

Korunan alanların ilanında alanın ekosistem bütünlüğünün ve fonksiyonlarının korunmasına yönelik bilimsel esaslara dayalı yöntem ve yaklaşımlarının geliştirilmesi.

Korunan alanlar üzerindeki etkilerin tespit edilmesi ve öncelikle mevcut durumlarının korunarak, daha iyi ekolojik durum için restorasyon, rehabilitasyon, vb. telafi edici tedbirlerin planlı olarak yapılması.

Korunan alanların planlanması ve yönetiminde uluslararası uygulamalar da dikkate alınarak ortak anlayışın geliştirilmesi, uygulanması ve mekânsal planlara entegre edilmesi.

Ülkemizin sahip olduğu av turizmi potansiyelini koruma-kullanma dengesi gözeterek kullanmak ve bu yolla milli ekonomiye katkıda bulunmak.

Yerel yönetimlere, sahipsiz hayvanların rehabilitasyonunun sağlanması maksadıyla hayvan bakımevi yapımı ve sahipsiz hayvanların kısırlaştırılması için yeterli bütçe ayrılmadır.

Hayvanları Koruma Kanunu’nun Yerel Yönetimlere yüklediği sorumlulukların daha etkin ve sonuç odaklı uygulanabilmesi için Büyükşehir Belediyeleri bünyesinde Veteriner İşleri Daire Bakanlıkları kurulmalıdır. İllerde Veteriner İşleri Müdürlükleri bütçelerinin İl Özel İdareden almalıdır.

Kaynak: 3. Milli Tarım Şurası Tarımsal Meteoroloji, Çevre ve Doğal Kaynakların Yönetimi Komisyon Raporu 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.