Takip Et

Jeotermal sistemlerin görünmeyen etkileri-12

Dünkü yazımızda jeotermal santrallerin hava kirliliğine neden olmaları ile ilgili bilimsel sonuçlara ve yurt dışında bu bilimsel araştırmaların sonuçlarını vermeye başlamıştık.

Santrallerin çevresinde bulunan ağaçların yaprak ve kabuklarında biriken, sadece metal birikiminin değil, belirlenen elementlerin nereden kaynaklandıklarının belirlenmesi amacıyla da bu tip çalışmalar yapılmaktadır. Örneğin; kömürle çalışan elektrik santrallerinin bulunduğu bölgelerde demir konsantrasyonunun yüksek olduğunu; metal endüstrisinin, madencilik veya trafiğin kökeninde bakır elementinin ve yine metalurjik veya kimyasal fabrikaların çevresinde bakır ve nikelin belirlendiği rapor edilmiştir.

Çam kabukları ise Finlandiya’da döküm sanayisinin yaygın olduğu bir alanda gerçekleşen emisyonların ekosistem üzerindeki etkilerinin belirlenmesinde kullanılmıştır. (269)

Buharkent Kızıldere’de 2007 yılında yapılan bir bilimsel araştırmada çam örneğinde diğer noktalara göreceli olarak oldukça yüksek flor konsantrasyonu belirlenmiştir.

Aynı örneklere ait nitrat, fosfat ve sülfat konsantrasyonları da yüksek çıkmıştır. Çam örneklerinin çoğunda sülfat derişimi diğerlerinden daha yüksektir. Sadece örnekleme noktası 14, nitrat açısından daha yüksek olarak bulunmuştur.

Çalışma sonucunda; sülfat, alüminyum ve civanın organik bileşiklere göre daha yüksek değerlerde olduğu, bunun nedeninin ise çam kabuklarında bu elementlerin birikimi olduğu belirtilmiştir. Çalışmada kontrol alanı olarak seçilen bölge ile kirliliğe sahip alandaki değerler arasında da büyük farklar gözlenmiştir. Kızıldere çam kabuğu örnekleri için belirlenen inorganik madde konsantrasyonları ve Shulz ve diğ. (1999)’ne göre hesaplanan biyo-indikatör indeksleri verilmiştir. Hesaplanan biyo-indikatör indekslerinde sırasıyla lityum, krom, kobalt, bakır, gümüş ve bizmut, çam kabuklarında birikim niteliği gösteren elementler arasındadır. (271)

ACİL LABORATUVARA İHTİYAÇ VAR

Konu ile ilgili yapılan bir başka araştırmada literatürde, jeotermal sahalarda buhar fazında bulunan Hg (civa) konsantrasyonlarının 2-20 μg/m3 arasında değiştiği rapor edilmiştir.

Jeotermal sistemlerin bitki, insan ,hayvan ve tarım topraklarına zararlarının belirlenmesi için buna benzer bilimsel çalışmaların derhal başlatılması gerekmektedir.

Hele kanun çizgisinde elektrik üretimi yapmamakta direnen bazı jeotermal imtiyaz şirketleri yaşama ortamımızı hızla kirletirken…

Pek çok konunun aydınlığa kavuşması, uzun bir süreçte Aydın’ın kirlenme sürecinden arınması için bağımsız ve bilimsel esaslar doğrultusunda çalışan bir laboratuvara acilen ihtiyaç duyulmaktadır.

Ancak bazı hocaların talepleri doğrultusunda jeotermal imtiyaz sahibi şirketler avuç açmadan…

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.