Takip Et

Cumhuriyet Hükümetlerinin Tarıma Yaklaşımı-61

Dünya tarımında 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanan gelişmelere baktığımızda şu tablo ile karşılaşmaktayız. 1950’li ve 1960’lı yıllar tarıma oldukça kısıtlayıcı rollerin verilmiş olduğu dönemler olarak tanımlanmaktadır. Bu zaman diliminde tarım, temel olarak sanayileşmeye geçiş öncesinde özellikle gıda güvenliğini sağlama amaçlı olarak gıda ürünlerinin arzını temin eden bir sektör olarak görülmekteydi (1).

1960’lı yıllardan itibaren, pek çok devlette olduğu gibi Türkiye’de de tarımdaki milli davranışlar ve politikalar terk edilerek yavaş yavaş uluslararası tarıma uyumluluk sürecine giriş başlamıştır.

“İkinci dünya savaşı sırasında yaşanan kıtlığın yarattığı endişenin yanı sıra savaş sırasında AB aktif nüfusunun çok önemli bir bölümünü oluşturan tarım sektörü çalışanlarının gelir düzeyinin korunması ve üye ülkelerin ulusal tarım politikaları arasındaki derin farklılıkların giderilmesi gerekliliği birliği bir ortak tarım politikası oluşturmaya yöneltmiştir. Tüm bu etkenlerin bir araya gelmesi ile üye ülkeler tarafından gerekliliğine karar verilen ve Roma Anlaşması'nın 3847. maddesiyle yasal çerçevesi belirlenen OTP, 1962 yılında ilk ortak piyasa düzeninin oluşturulması ile resmen hayata geçirilmiştir. Ortak tarım politikası amaçlan 33. Maddede;

Teknik ilerlemenin özendirilmesi, tarımsal üretimin rasyonelleştirilmesi ve üretim faktörlerinin özellikle iş gücünün optimal kullanımının ve verimliliğinin artırılması, tarımsal nüfusun yaşam düzeyinin, özellikle tarımda çalışanların gelirinin artırılması yoluyla yükseltilmesi, piyasalarda istikrar sağlanması, düzenli bir ürün arzının garanti altına alınması ve tarım ürünlerinin tüketicilere uygun fiyatlarla ulaştırılmasının sağlanması olarak sıralanmıştır.

ORTAK MALİ SORUMLULUK

Tek pazar ilkesi, üye ülkelerde tarım ürünlerinin serbest ortak tarım dolaşımını engelleyen tüm kısıtlamaların kaldırılarak bir tek pazar oluşturulmasını öngörmekte, bunun için ortak fiyat ve rekabet kurallarını, üye ülkelerde istikrarlı bir döviz kurunu ve dış pazarlara karşı sınırlarda ortak bir korumayı gerektirmektedir. Topluluk tercihi ilkesi, birlik içinde üretilen ürünlere öncelik tanınmasını amaçlamakta, bunun için AB tarım ürünlerinin ithalata karşı korunmasını, ihracatının ise sübvanse edilmesini gerektirmektedir. Ortak mali sorumluluk ilkesi ortak tarım politikasına ilişkin tüm harcamaların birlik üyeleri tarafından ortaklaşa üstlenilmesini amaçlamaktadır(2).

Bu dönemde Türkiye’de uygulanan tarım politikaları her ne kadar çiftçi lehine de olsa uzun vadede hazine ve maliye aleyhine olmuştur denilebilir.

Planlı kalkınma döneminin başladığı 1960’lı yıllarda fiyat artışları sınırlı düzeyde kalmasına rağmen 1960’lı yılların sonunda hızlı bir biçimde yükselmeye başlamış, kamu harcamalarının bütçe açıklarıyla finanse edilmesi ekonomide arz talep dengesini bozmuştur (3).

 

(1): Lele, U. ve Mellor, J. (1981). ―Technological Change, Distributive Bias, and Labor Transfers

in a Two Sector Economy.‖ Oxford Economic Papers, 33(3), syf. 426-41.

(2): Avrupa Birliği Tarım Politikası, Avrupa’da Yenilenme ve Türkiye’ye etkisi, www.deltur.cec.eu.int.Bkz. . F. Aylan ARI, TÜRKİYE’DE TARIMIN EKONOMİDEKİ YERİ VE GÜNCEL SORUNLARI,s 67.

(3) (Hazine, 2003 s.22). 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.