Takip Et

KURAK 2022’YE GİRERKEN

“İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin başında su kaynaklarına olan etkisi gelmektedir. Su kaynakları konusu sağlık, tarım, biyoçeşitlilik, enerji, sanayi gibi sosyoekonomik konular ve çevre sektörüyle etkileşim halindedir. Yeryüzünde gerçekleşen çoğu faaliyet bir şekilde su kaynakları ile ilişkilidir. Sıcaklık arttıkça, insanlar ve ekosistem daha fazla suya ihtiyaç duyarlar. Tarım, hayvancılık ve ürünlerinin yetiştirilmesi, hidroelektrik enerji üretimi gibi birçok önemli ekonomik faaliyette suya ihtiyaç vardır. Bu faaliyetler için ulaşılabilir su miktarı, dünyanın ısınmasıyla birlikte azalabilir ve su kaynakları için rekabet artabilir. Bu nedenle iklim değişikliğinin su kaynaklarına etkisi konusu oldukça önemlidir.”

Derin ve uzun bir kuraklık dönemi ile karşı karşıya olduğumuz şu dönemde 1971 yılı rakamları göre Türk tarım topraklarının sulanabilirlik açısından sınıflandırdığımızda aşağıdaki tablo ile karşılaşmaktayız.

1-4.Sınıf 5.Sınıf Toplam

Kuru Tarım 16.284.000 4.971.248 21.255.248 27,29

Sulu Tarım 3.488.144 104.243 3.592.387 4,61

Yetersiz Sulu Tarım 722.734 39.5 39 762. 273 0,98

Bağ-Bahçe 1.284.439 1.159.160 2.443.599 3,14

Aradan kırk yıl geçtikten sonra tabloda şu değişiklikler ortaya çıkmıştır: Mevcut tarım alanlarının kullanım şekilleri irdelendiğinde hâlihazırda tarımsal üretim amaçlı kullanılan arazilerin yaklaşık 23,2 milyon hektarı işlenen tarım arazisi olup, yaklaşık 3,5 milyon hektar alan meyve bahçeleri ve zeytinliklerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Toplam çayır-mera alanı ise yaklaşık 14,6 milyon hektardır. Bu veriler dikkate alındığında, 2018 yılı itibarıyla tarımsal amaçlı olarak kullanılan toplam arazi varlığının 37,8 milyon hektar olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, kullanım şekli itibarıyla miktarı yıldan yıla değişmekle birlikte, işlenen tarım alanlarının yaklaşık %18’ini teşkil eden 3-4 milyon ha tarım arazisi de nadasa bırakılmaktadır (TOB, 2016).

1971 yılında 25 milyon hektar olan toplam tarım alanları 26,7 milyon hektara yükselmiştir.

Ülkemizde şu an itibariyle 839 baraj, 575 gölet, 644 HES, 3 bin 36 sulama tesisi vardır.

Tarımsal sulamaların önemli bir bölümü yer altı suyundan karşılanıyor. Bu nedenle kullanılmasında hassasiyet gösterilmesi gereken stratejik bir kaynağımızdır. Mevcut yer altı su potansiyelimizin yüzde 65’i tarımsal sulamada kullanılıyor.

“Yer altı su kaynaklarının korunması gayesiyle, emniyetli rezerve yaklaşıldığı için 26 alt havza ve 64 ova olmak üzere 90 saha (80000 ha) yeni yer altı suyu taleplerine kapatılmıştır. “

“ Ülkemizin bulunduğu iklim şartlarında, önümüzdeki birkaç on yıl boyunca kurak periyotların sıkça karşımıza çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle gerek yer altı sularının gerekse yüzey sularının verimli kullanılması, modern sulama tekniklerinin en üst seviyede kullanılması zorunluluk arz ediyor. Sularımızın kullanımında azami hassasiyetin gösterilmesi durumunda, tarımsal sulamanın önemli bir kriz yaşanmadan sürdürülebilmesi mümkün olabilecektir.”

Türkiye’nin yüzölçümü 780 milyon dekar, ekilebilir tarım arazisi 240 milyon dekar ve ekonomik olarak sulanabilir arazisi ise 85 milyon dekardır. 2018 yılı kasım ayı sonu itibarıyla ülke genelinde sulamaya açılan arazilerimizin toplamı 65,9 milyon dekara ulaşmıştır. Bu alan ekonomik olarak sulanabilir araziler toplamının yüzde 77’ sine tekabül ediyor. DSİ tarafından sulamaya açılan alan ise 43 milyon dekardır.

31 Ekim 2021 tarihi itibari ile ülke genelinde yer üstü su rezervlerinde DSİ tarafından yapılan ölçümler sonucu alınan sonuçlar hiç de iç açıcı değildir.

Aydın, Muğla,Denizli illerini besleyen barajlarda su rezervleri bir yıl önceye göre % 37 eksiktir.

Eksik olan bu suyun 2022 tarımsal sulamasında kısıtlı ve planlı bir şekilde kullanılması için DSİ tedbirler almaktadır.

Tedbirlerin ise ilk ve en önemli ayağı sulanan tarlaların % 50 sinin sulamaya kapatılacak olmasıdır.Bunun da sonuçları ilk anda görülmesine rağmen geniş bir şekilde yazacağız. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.