9 Ekim 2021 tarihli ve 31643 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Karanamesi ile Bakanlığımızın ismi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmiştir.
İlk anda bizde,acaba hangi olumlu gelişmelere tanık olacağız,şeklinde kısa süreli bir ümit varlık yaşandı.Ancak bu alanda henüz somut adımların atıldığına tanık olmadığımızı ifade edelim.
“Türkiye üzerinde iklim değişikliği çeşitli yönleri ile birçok farklı çalışmada değerlendirilmiştir. Yapılan analizlerin yanı sıra geleceğe yönelik tahmin çalışmalarının büyük çoğunluğu en önemli iklim parametreleri olan sıcaklık, yağış ve ekstrem olaylar üzerine odaklanmıştır. İklim projeksiyonları sıcaklık artışlarının içinde bulunduğumuz yüzyılın sonuna kadar çok daha yükseleceğini ortaya koymaktadır. Bu projeksiyonların tamamına yakın kısmı Güney Avrupa ve Akdeniz Havzasında yağışların gelecekte önemli oranlarda azalacağını da işaret etmektedir. Bu nedenle Güneydoğu Avrupa ve Doğu Akdeniz bölgesinde yer alan Türkiye’nin iklim değişikliğinin su kaynaklarına etkisinin değerlendirilmesi açısından, geleceğe yönelik projeksiyonların gelişmiş modellerle gerçekleştirilerek hassas sonuçların elde edilmesi büyük önem arz etmektedir.”
“ İklim değişikliği öncelikli olarak sıcaklıklardaki artış ve küresel ısınma olarak düşünülse de iklim değişikliği kaynaklı etkilerin en önemlileri yağış rejiminin değişmesi nedeniyle gerçekleşecek etkilerdir. Hidrolojik sistem dünyadaki iklim şartlarından doğrudan ve dolaylı olarak etkilenmektedir. Sıcaklıklardaki değişiklik buharlaşma ve terleme hızını, bulut karakteristiğini, toprak nemini, fırtına şiddetini ve kar yağış ve erime rejimlerini etkilemektedir. Aynı zamanda yağışlardaki değişimler taşkın ve kuraklık olaylarının zaman ve şiddetinde ve yüzeysel akış rejimi, yeraltına sızan su miktarı, bitki deseni ve büyüme hızlarında değişikliğe yol açmaktadır.”
“Dünyada iklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları “azaltım” ve “ uyum” olmak üzere iki ana eksende yürümektedir. Birleşmiş Milletler çatısı altında yürütülmekte olan müzakereler son yıllara kadar iklim değişikliğine neden olan sera gazlarının azaltılmasına yönelik olsa da olumsuz etkilerin azaltılmasını hatta mümkünse fırsata çevrilmesini hedefleyen uyum çalışmaları da büyük önem kazanmıştır. Ülkemizin de iklim değişikliği etkilerinin yoğun hissedildiği Akdeniz Havzasında yer alması nedeniyle bu konuda çalışmaların arttırılmasında fayda vardır.”
“Türkiye 25 hidrolojik havzaya bölünmüş olup bu havzalara temel teşkil eden su, hayati ve toplumsal öneme sahip bir kaynaktır. Su açısından yarı-kurak bir bölgede bulunan Türkiye'nin yağış rejimi, mevsimlere ve bölgelere göre büyük farklılıklar göstermekte olup, bazı akarsu havzalarında su ihtiyaçlarının, kaynakların potansiyelini aşmış durumda olduğu görülmektedir. Bununla birlikte Türkiye’de iklim değişikliğinden kaynaklanan sıcaklıkların artması, yağışların azalması, yüzey ve yüzey sularının kaybı, kuraklıkların sıklaşması, toprağın bozulması, kıyılarda erozyon ve taşkın gibi etkiler doğrudan su kaynaklarının varlığını tehdit etmektedir.”
Kaynak: Tarımda Toprak Ve Suyun Sürdürülebilir Kullanımı,10 K.P.Komisyon raporu.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.