Örneğin incir 128 kuruştan, bakla 20 mecidiye kuruştan, lira 108 kuruştan işlem görürdü. Bu son derece garip bir sistem idi. Bütün bunlar; komisyoncuların aldıkları komisyondan başka dolambaçlı yollardan daha fazla para kazanmaları için icat edilmişti(127).
Deveci ağasından başlamak üzere, tüccar, komisyoncu ve ihracatçı ile devam eden üreticiyi ve devleti soyma çabası daha incir bahçeden çıkmadan başlardı. İlk adım incir piyasaya çıkmadan fiyatını kırmakla başlardı.
İncirin üreticiden alım fiyatının düşük tutulması için yapılan ilk çalışma; her sene mevsim başında incir rekoltesini çok yüksek gösterilme çabasıdır. İncir piyasasını belirleme durumunda olan tüccar, rekolteyi yüksek gösterip, dış talebin az olduğu iddiasında bulunarak, incirin fiyatını en alt seviyeye çekmek istemektedir.1900’lu yıllarda, mevsimin iyi gittiği seneler Aydın Vilayetinde 80 ile 100 bin ton incir yetişmişti(128).
Komisyoncular ise her türlü dalavere ile inciri küçük üreticinin elinden almayı başaran ticari bir sınıftı.
Bu sistem incircilik âleminde son derece yaygın ve belirgindi… Ürünün oluşumundan iki, üç ay önce başlayıp, kurumsal olarak ürün satış mevsiminin sonunda kapanacak olan bir işlem için İzmir’deki komisyoncunun tahsis edeceği sermayenin beş, on katı iş yapan tüccar her satışta yüzde beş komisyon ödeyeceğinden, komisyoncunun elde edeceği kâr çok fazla olacaktır(129).
Aydın Kooperatif İncir Müstahsilleri Anonim Şirketi kurulmadan önce, İzmir’de incirden alınan komisyon net fiyat üzerinden yüzde 10 idi.Ancak komisyoncular,bu kadar yüksek komisyonla da yetinmeyerek, dolambaçlı yollarla da kendilerine ayrıca çıkar sağlarlardı(130)
Demiryollarının inşası ve taşımacılığa başlaması incirin yolculuğunu zaman bakımından hem kısaltmış hem de daha ekonomik hale getirmiştir.1776 yılı sonrasında deve ile incir taşıma işlemi azalırken, 1882 yılında demiryolunun Sarayköy’e ulaşması ile tamamen son bulmamış iyice azalmıştır. Ancak devecilik değerini hemen yitirmemiş, incir üreten köylerle iskele adı verilen tren istasyonları arasında incir taşımaya bir müddet daha sürdürmüştür. Deve kervanları, iskelelerin yakınına kurulan ve neredeyse tamamı Rum ve Ermeni tüccarlara ait, mağaza adı verilen depolara incir taşımaya devam etmişlerdir.
Zaman zaman trenle incir nakliyesinin yüksek fiyatlarda olması deve ile nakliyecilik gündeme taşınmış demiryolu şirketi için de bir tehdit olarak varlığını sürdürmüştür.
XIX. Yüzyıl sonu ve XX. Yüzyıl başlarında, tarımsal ürün üzerine iç ve dış ticaret yapan tüccar sınıfının dünya şartlarından ayrı bir çalışma yöntemi ve geleneği vardı. Genellikle sınırlı sermayesi olan, çeşitli köklerden gelen bu sınıfın, ihracatçıların ve çarşı komisyoncularının verdiği avans ve kredi ile çalıştıkları görülür(131).
Deveciden başlayan soygun, komisyoncu ile devam ederdi. Son halkada ise İzmir’de oturan ihracatçı şirketler yer alırdı. Her ne kadar inciri yurt dışında pazarlayarak ekonomiye katkı sağladıkları gerçeği varsa da incirin fiyatını belirleyen, alım şartlarını oluşturan ve sistemi kontrol eden gerçek aktörler bunlardı. Neredeyse tamamına yakını gayri Müslimlerden oluşmaktaydı.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.