Meyve ve sebzelerde hükümetin tahıl ve endüstriyel bitkilerdeki gibi alım yetkisi olmadığından, fiyat belirleme gücü de nispeten sınırlıdır.
Bu ürünlerin taze olarak depolanma kabiliyetleri sınırlı olduğundan üretim düşüşünün fiyatları daha hızlı yukarı çekme ihtimali göz ardı edilmemelidir.
Taze ürünlerde yaşanacak arz ve fiyat dengesizliğinin bu ürünlerin işlenmiş formlarında da benzer etkiye neden olması olasıdır.
Yine de Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve tarım-gıda piyasalarında etki sahibi diğer devlet kuruluşları ve kamu niteliğindeki kuruluşlar meyve ve sebzeler dahil tüm ürünler için gerek toptan ve perakende ticaret sektöründe, gerekse ihracat tarafında farklı önlemler alarak piyasayı regüle etmeye çalışmaktadır.
Örneğin, zaman zaman basına da yansıyan bazı ürünlerde “ihracatın ön izne bağlanması” veya “Tarım Kredi Kooperatif Market” haberleri bu yönde atılmış bazı adımlardır. Ülkemizin her yıl artan yerli ve yabancı nüfusu, aynı nüfusun gittikçe yükselen günlük kalori tüketimi nedeniyle tarımsal üretim miktarının esasen yerinde sayması değil, her yıl gözle görülür ölçüde büyümesi en ideal senaryodur.
Bu açıdan bakıldığında pandemiden bu yana gerçekleşen bitkisel üretimin önümüzdeki dönemde de artmaması halinde, efektif arzın pazarın talebini tam olarak karşılayamama ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır.
Talebin karşılanamayacağı ürünlerde ise üretim maliyetindeki artışlara ilave olarak, perakende fiyat artışları kaçınılmaz olabilecektir.
2020 yılına kadar Türkiye’de pamukta yaşanan fiyat ve kârlılık probleminin 2021 yılından itibaren hızla yükselen uluslararası pamuk fiyatları sayesinde sona erdiği hem bu araştırmada elde edilen sonuçlardan hem de TÜİK’in yayımladığı verilerden anlaşılmaktadır.
Buna karşın tarım sektöründe ürünlerin kendi arasında da rekabet halinde olduğu unutulmamalıdır. Toplam tarımsal arazi büyüklüğü değişmedikçe, belirli bir ürün için daha fazla ayrılan alanın diğer ürünlerin alanını baskılaması kaçınılmazdır. Örneğin ülkemizde pamuk ve mısır birbirini ikame eden ürünler için verilebilecek güzel bir örnektir. Nitekim bu yılki araştırmamızda ortalama pamuk ekiliş alanı geçen yıla göre artıyorken mısırın düşüyor olması buna bağlanabilecektir, çünkü araştırma örneklemi her yıl aynı 28 ilde tekrarlanmaktadır.
Aynı illerde sebze alanını küçülten çiftçinin mısıra yönelmesi de muhtemeldir. Ya da söz gelimi nohut ekilişini azaltan bir çiftçinin kuraklığa daha dayanıklı bir ürün olan arpaya yönelmiş olması da söz konusu olabilecektir. Ürünlerin kendi arasında yaşanan bu tercih rekabetinin ve buna bağlı olarak bazı ürünlerde gerçekleşebilecek üretim artışı veya azalışının toplam tarımsal hasılaya çok sınırlı şekilde etki edeceği bilinmelidir.
Nitekim tarım sektöründe arazi, işgücü ve sermaye kısa vadede neredeyse sabittir ve tarımsal ürünlerin talep ve arz fiyat esnekliği, özellikle temel ürünlerde düşüktür. TÜİK’in yayımladığı toplam üretim miktarlarıyla bu saha araştırmalarında “çiftçi” bazında açıklanan ürün tercihleri veya ekiliş ortalamalarının birbirinden farklı veri tipleri olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
TÜİK verilerinin bu raporda gösteriliyor olmasının nedeni, saha araştırmasında ulaşılan bulguların ulusal rakamlarla varsa muhtemel bağlantılarını gözlemlemektir, çünkü KKB’nin sahada araştırdığı bu veri tiplerinin karşılaştırılabilmesi için ulusal bazda herhangi bir başka veri tipine rastlanılmamaktadır. Kaynak:KKB,Türkiye Tarımsal Görünüm Saha Araştırması.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.