Bazı okuyucularımız aynı konuları neden üst üste yazdığımızı merak ediyorlar.
Bunun başlıca üç nedeni var.Birincisi konular o kadar uzun ki köşemize bir-iki günde sığmıyor.İkincisi de kamuoyu hafızası ile ilgili.Malum ülkemizde bir sorun ve ya olay kamuoyunun hafızasında en fazla 23 gün kalıyor.Bu bakımdan konuyu gündemde tutmak yararlı diyorum.Üçüncüsü de konuyu ilgili ve sorumlularının dikkatına sürekli sunmak…
Evet kuraklık tehlikesi ve olası kuraklık ve susuzluk felaketi ile ilgili yazılarımızı sürüdürüyoruz.Çünkü kuraklık artık göz ardı edilecek bir sorun olmaktan çıkmıştır.
Günümüzde insan etkinliklerinin, su döngüsüne geri dönülmez biçimde müdahale etmesiyle artık kuraklık bir doğa olayı olmaktan çıkmıştır. Su kaynaklarının ekolojik dengeyi bozacak şekilde kullanılması; sulak alanlara ve akarsu yataklarına yanlış müdahaleler, yeraltı su depolarından kontrolsüzce su çekilmesi ve tarım ve hayvancılık için çok büyük miktarlarda su kullanılması küresel iklim değişikliği su kaynaklarında geri dönüşü olmayacak değişiklikler meydana getirmiştir. Günümüzde iklim değişikliği, nüfus artışı, kirlilik ve arazi kullanımıyla birlikte su döngüsüne en büyük baskıyı yapan etken olarak görülmektedir (Kang vd. 2009).
Dün de belirttiğimiz gibi kuraklık öncelikle su kaynalarına olumsuz etki yapacaktır.Susuzluk ise tarıma,gıdaya,sağlığa…
Temiz, içilebilir kalitede ve insan sağlığına uygun su kaynaklarına erişim insan hayatı için vazgeçilmez gereksinimlerin başında gelmektedir. Bugün 1,3 milyar insan kullanıma sağlıklı ve kullanıma uygun suya erişebilecek durumda değildir. Bu insanlar öncelikle Orta Doğu, Kuzey ve Güney Afrika'da bulunmakla birlikte, dünya geneline yayılmışlardır. Bugün 19 ülke su kıtlığı veya su stresi sıkıntısına maruz kalmış durumdadır. 2025 yılında nüfus artışı ve ekonomik büyümeye paralel olarak bu sayının iki katına çıkacağı ön görülmektedir (IPCC 1997).
Küresel iklim değişikliğinin etkisiyle beraber, özellikle gelişmekte olan ve kurak bölgelerde bulunan ülkelerin su kıtlığı sıkıntısı daha fazla önemli hal alacaktır. 2 ila 2,5 oC seviyelerinde sıcaklık artışıyla beraber, 2,4 ila 3,1 milyar insanın temiz su kaynaklarına erişiminin riske gireceği belirtilmektedir (EC-DGE 2005).
Türkiye küresel iklim değişikliğinin potansiyel etkileri açısından risk taşıyan ülkeler arasında bulunmaktadır. İklimde bugün gözlenebilen ve öngörülen değişiklikler, bilhassa başta su kaynaklarında azalma, kuraklık ve bunlara bağlı ekolojik bozulmalar, orman yangınları, erozyon, tarımsal üretkenlikte değişiklik olmak üzere sıcak dalgalarına bağlı ölümler ve vektör kaynaklı hastalıklarda artışlara kadar pek çok açıdan doğanın dengesinin değişmesine sebep olmaktadır (TBMM 2008).
İkliminin değiştiği ve nüfusunun hızla arttığı dikkate alındığında Türkiye'nin 2050 yılında su fakiri bir ülke olacağı tahmin edilmektedir (Kadıoğlu 2001).
Günümüzde su kaynakları; küresel iklim değişikliğinin yanı sıra hızlı nüfus artışı, hatalı arazi kullanımı, kontrol edilmeyen kaçak ve kayıplar ve kirlenmenin de olumsuz etkisine maruz kalmaktadır. Ülkemiz açısından su kaynakları enerji ve tarımsal açıdan oldukça önemlidir. Geçmişte sulama ve enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla çok sayıda su yapısı inşa edilmiş ve günümüzde de hala su yapısı inşa etmeye devam edilmektedir. Su yapılarının amaçları doğrultusunda kullanılması ve performans gösterebilmesi, ancak kuraklığın olmaması, bir başka ifade ile beklenen miktarda yağışın toprağa düşmesiyle mümkün olmaktadır (Kadıoğlu 2012).
Türkiye'de iklim değişikliği etkisiyle kuraklıklar sıklaşmakta, yaz aylarında sıcaklık artışı ve kış aylarında sıcaklıların düşüşleri gözlenmekte, toprağın niteliği değişmekte, yüzey sularında kayıplar ve seller meydana gelmektedir. Tüm bu etkiler gıda üretimi ve kırsal kalkınma için ihtiyaç duyulan su kaynaklarının varlığı üzerinde önemli bir tehdit oluşturmaktadır (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2012).
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.