Halkımız ve üreticilerimiz arasında yaygın kanaat, kuraklık kısa süreli ve geçicidir.Ancak tarihte yaşanan pek çok kuraklığın neredeyse yarım asra kadar uzanan kuraklıklar olduğunu göstermektedir.
“Kuraklığın bazı durumlarda bir mevsim sürüp dar alanları etkileyebileceği, bazı durumlarda ise senelerce devam edebileceği ve geniş alanları etkileyebileceği görülmektedir. En genel biçimiyle denilebilir ki, kuraklık, başlangıç ve bitiş tarihinin belirsiz oluşu, kümülatif olarak artış göstermesi, aynı anda birden fazla kaynağa olan etkisi ve ekonomik boyutunun yüksek olması gibi özellikleri sebebiyle diğer doğal afetlerden ayrılmaktadır. Kuraklığı diğer doğal afetlerden ayıran bir diğer özellik ise, insan faaliyetleri ile yakından ilişkili olmasıdır (URL 1, 2019).
Anadolu’da ilk kuraklık bilgilerine günümüzden 3 300 yıl önce Hititler döneminde rastlanmaktadır.
“MÖ 13. yy sonlarında Hitit Ülkesi’nde ciddi boyutlarda bir kıtlığın yaşandığı anlaşılmaktadır. 1 Boyutları tartışmalı olmakla birlikte felaketin Orta Anadolu ve yakın çevresini kapsayan Hitit Ülkesi ile sınırlı kalmadığı, etkilerinin tüm Doğu Akdeniz ve Mısır’da da görüldüğü düşünülmektedir. 2 İzlenebildiği kadarıyla kıtlık en şiddetli Anadolu’da yaşanmış olmalıdır. 3 Zira MÖ 12. yüzyılın başlangıcı ile birlikte diğer bölgelerin aksine Anadolu’da görülen siyasi ve toplumsal değişimler dikkat çekicidir. Bu çalışma içerisinde söz konusu felaketin meydana getirdiği muhtemel sonuçlardan birisi olarak Hitit Devlet sistemindeki bozulma ve devletin siyasi varlığının son bulması konusu ele alınmıştır.”
“Gıda eksikliğinin neden olduğu kıtlığın sebepleri belirsiz olmakla birlikte, iklime bağlı kuraklık en olağan şüphelidir. Savaş, hastalık vb. insan kaynaklı bir etkenin varlığına dair işaret yoktur. Bu durumda iklimdeki dengesizliğin neden olduğu muhtemel bir kuraklık, gıda eksikliğine yol açmış olabilir. Böylesi bir senaryo Anadolu gibi kurum tarımın egemen olduğu bölgelere yabancı değildir.”
Milattan önce 13. Yüzyılda yaşanan kuraklık ağır siyasi sonuçlar doğurmuştur.
“Söz konusu kuraklık ve Hitit Ülkesi’nin yaşamış olduğu kıtlık Hitit, Ugarit ve Mısır yazılı kaynaklarından takip edilebilmektedir. Hitit Ülkesi adına ilk bilgiler kral III. Hattuşili (MÖ 1267-1237) ve eşi Pudu-Hepa’nın, Mısır firavunu II. Ramses’e (MÖ 1302-1212) gönderdikleri mektuplarda yer alır. Mektuplardan birinde Pudu-Hepa, II. Ramses’e, Hatti ülkesinde arpa olmadığından bahsetmekte ve firavunla evlenecek kızının çeyizini göndereceğini belirtmektedir: "Kardeşime şöyle yazdığım gerçeğiyle ilgili olarak: "Kızıma hangi sivil esirleri, sığırları ve koyunları (çeyiz olarak) vereyim? Benim topraklarımda arpa bile yok. Elçiler sana ulaştığı an, kardeşim bana bir süvari göndersin."
“Gıda eksikliğine dair metinlerde geçen bilgiler MÖ 13. yüzyılın ikinci yarısı ve MÖ 12. yüzyılın başlarına, yani yaklaşık yarım asırlık bir sürece yayılabilir. Hitit Devleti’nin siyasi varlığı da, MÖ 12. yüzyılın başlarında sonlanmıştır. Devletin çöküşünü tek bir sebebe bağlamak doğru olmayacaktır. Ancak kuraklık ve bu kuraklığın devlet sistemine etkisi, sebepler arasında sayılabilir. Kuraklığın, devletin çöküş sürecindeki rolünü anlamak adına toplamda iki konu hakkında bilgi sahibi olmak önemli olabilir. Bunlardan ilki Orta Anadolu’nun kuru tarıma bağlı geçim ekonomisi, ikincisi ise Hitit Devleti’nde uygulanan vergi sistemidir.”
“Arazi ve işgücü uygun koşullarda olsa dahi, yeterince yağışın gerçekleşmediği yıllarda üretim yine de azalabilmektedir. Doğal fenomenlerin tanrılaştırıldığı çok tanrılı geleneklerde, Anadolu panteonunun başında Fırtına Tanrısı’nın bulunmasının gerekçesi bu durum olmalıdır.12 Devlet dini içerisinde yer alan bu kültün, halk tarafından da benimsenmiş olması beklenebilir. Yine devlet panetonu içerisinde yer alıyor olsa da EZENtethašnaš (Gök Gürültüsü Bayramı) ve EZENhewaš (Yağmur Bayramı) bayramları mevcut kuraklık korkusuna bağlanabilir.13 Bölgede kuraklık sık yaşanan bir olgu olmalıdır. Zira birkaç on yılda bir (ve hatta daha kısa sürelerde) bölgede düzenli kuraklıkların yaşandığı, yakın döneme yönelik çalışmalarda sabittir.14 Hitit devrinde Anadolu’da kuraklığın ne sıklıkla yaşandığına dair bilgiler kısıtlıdır. Hititçe çivi yazılı metinlerde kuraklık anlamına gelen bir kelime tespit edilememiştir. Ancak kuraklığın tahıl, insanlar ve hayvanlar üzerindeki etkileri tasvir edilmiştir.15 Orman sayısında azalış olmakla birlikte, Orta Anadolu platosunda Hitit dönemindeki iklim özellikleri günümüze kadar ciddi bir değişim geçirmemiş gibi görünmektedir.16 Bu nedenle şiddet ve hastalık dışındaki gıda eksiklikleri, iklimde yaşanan kısa süreli değişimlere yani kuraklığa bağlanabilir.”
Alıntı:Serkan Sayın,Hititler Döneminde Kuraklık ve Kıtlık.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.