Son zamanlarda Aydın’da “Jeotermal sistemlerin “doğaya, tarıma, sulara ve atmosfere verdiği zararlar artınca, bu sistemlere karşı halk kitleleri yavaş yavaş meydanlara çıkarak, gelişmeleri protesto ettikleri miting ve yürüyüşler düzenlemeye başladılar. Son olarak da Pazar günü İncirliova’da.
Bundan daha önemlisi, Büyük Menderes vadisinde, akarsuyun kuzey şeridinde Sarayköy’den Söke’ye kadar uzanan neredeyse 120 km. uzunluğundaki bölgede yaşayan halkın neredeyse tamamı jeotermal kirlilikten artık yaka silkmeye başladı.
Sabahları yoğun nem, sülfür kokusu, jeotermal buhar bileşenlerinden oluşan bir bulut bahsettiğim geniş arazide yaşayan insanların duyularına hitap etmekte ve onları rahatsız etmektedir.
Tarım alanlarının göz göre göre elden gitmesi, Büyük Menderes’in jeotermal sistemlerce katledilmesi, köylerde evinin duvarının dibine her türlü (kimyasal, ses, iklimsel değişiklilik, personel ve taşıt gürültüsü, araçların stablize yollarda ürettikleri toz, jeotermal kuyu patlamaları vb.) rahatsız edici ögelerin yerleşmesi, doğal olarak halkı hem korkutmakta hem de rahatsız etmektedir.
Denetimsizlik ve güç şımarması bazı jeotermal şirketleri,halkı hiçe sayar ,devlete meydan okur hale getirmiştir.
Başta bazı belediye başkanlarını kendilerine ticari ortak haline getiren bazı jeotermal sistemler, aldıkları bu yeni güç ile halkı, tarımı, Büyük Menderes’i, sosyal hayatı yok saymaktadırlar.
Bu şirketler parasal bakımdan ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar hala, halkın kendilerinden daha güçlü olduğunu anlamamışlardır.
Çünkü sosyoloji biliminin esaslarını bilmemektedirler. Eğer bilselerdi sosyal yaşamına doğrudan müdahale ettikleri halkın damla damla biriken öfkesinin bir gün nasıl önlenemez bir güç olacağını tahmin ederek yasalara ve halka saygıyı ön plana alırlardı.
Hele 2014 yılında çıkarttıkları “yönetmelik” te yer alan kısıtlamaların halka yansımasının sonuçlarını bir görebilselerdi.Çünkü bu kısıtlamalar, jeotermal koruma alanı ilan edilen ve çapları 20-25 kilometreye ulaşan dairelerden oluşan, Sarayköy’den Söke’ye kadar uzanan bir bölgeyi kapsamaktadır ki bu bölgelerde “oto yol yapımı, akaryakıt istasyonu bulunması, hayvan yetiştirme, çöplük alanı kurma, kimyevi gübre depolama, yeni inşaat ruhsatı alma” yasaklanmaktadır. Aydın halkı arabasının akaryakıt deposunu Muğla, Denizli ve İzmir’den dolduracak, mevcut oto yollardan dahi yararlanmakta zorluk çekecek,hayvan çiftliği kuramayacak, evinin deposunda birkaç torba gübre depolamayacak, çocuğu için ev, kendisi için dükkan inşaat ruhsatı alamayacak.
Kısacası Aydın ve Manisa halklarının yaşama hakkı elinden alınmakta.
Bu süreçte bölge halkı tamamen haklıdır.
Çünkü
İnsanoğlunun yaşayabilmesi ve neslinin devamını sürdürebilmesi için toprak, su ve hava gibi üç önemli unsurun doğal, kirletilmemiş ve zehirlenmemiş olması gerekmektedir. Aydın ve Manisa halkları bunu talep etmektedirler.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.