Aydın Denge gazetesinin 20 Mart 2015 Cuma günü asılan nüshasında yazılarımızın yayınlandığı köşemizin hemen yanında Salavatlı’da kurulu bulunan MEGE Enerji’nin sahibi Sayın Muharrem Balat, jeotermal enerji ile ilgili bazı açıklamalarda bulunmuştu. Sayın Batal’ın açıklamaları ile ilgili olarak cevabi yazımıza devam ediyoruz.
Sayın Balat ,jeotermalin insanları kanser etmediğini iddia etmektedir. İnsanları kanser eden jeotermal değil jeotermal enerjinin yanlış kullanımı, uygulaması, jeotermal akışkanlar içerisinde bileşiklerinde yer alan bazı elementlerdir.
Bunlardan radon ve arseniğin insanlarda doğrudan kansere yol açtığı konusu tartışma götürmeyen bir konudur.
Bunun yanında santrallerde meydana gelen gürültü doğrudan halk sağlığını etkilemektedir. Bu gürültü kavramına artan trafiği, sondaj kuyusu açma ve etüt sırasında meydana gelen yoğun ses kirliliğini ve santralin yarattığı gürültüyü de konu etmek gerekir.
Jeotermal akışkanlar içinde yer alan cıva ve krom, sistemik anafilâksi ve gecikmiş tipteki reaksiyonlar gibi çeşitli tipte alerjik reaksiyonlar oluşturabilirler.
(H2S) Hidrojen sülfür de jeotermal bileşiklerde yoğun oranda yer almaktadır ki bilimsel araştırmalar insanlarda sinirlendirme ve öfkelendirme etkileri yapmaktadır. Yine amonyak gazı da aynı etkilere sahiptir.
Cıva da jeotermal akışkan analizlerinde ortaya çıkan bir metaldir ki nörolojik bozukluklara yol açmaktadır.
Toksik kimyasallar sınıfına dâhil edebileceğimiz ve jeotermal akışkanlarda değişik oranlarda ve insan sağlığına zarar verebilecek düzeyde bulunan bor, hidrojen sülfür, cıva, rabidyum gibi element ve bileşikler yeraltı ve yerüstü sularının kirlenmesine, sedimentte birikimlere, sularda yaşayan organizmaların sağlıklarının bozulmasına ve yok olmalarına neden olmaktadırlar.
Sayın Batal, ”Bazı çevrelerin kasıtlı olarak jeotermalin zehir üretiyormuş gibi bir intiba yaratmaya çalıştıkları”nı söylüyorsunuz ki jeotermal akışkanlarda yer alan karbondioksit, hidrojen sülfür, amonyak, radon, arsenik, cıva ve belli bir birikim sonrası da bor gerçekten zehirdir.
Aynen bor gibi sodyum, potasyum, magnezyum, demir, alüminyum, klorür, bromür, florür, sülfat, nitrat, hidrofosfat, bikarbonat, hidroasenat, kükürtlü hidrojen, bakır, nitrit ve krom jeotermal akışkanların bileşiklerinde değişik düzey ve oranlarda yer almaktadırlar ki bunların birikimi halinde çevrede habitat kaybı, yeraltı ve yüzeysel suların kirlenmesi, sedimentte birikim, sucul organizmaların ölümü, organizmalarda stres, organizmalarda yaşam formlarının değişmesine yol açmaktadır.
İnsan sağlığına, bitkilere, büyük ve küçük her türlü organizmaya zarar veren ve jeotermal akışkan bileşiklerinde yer alan ve etkileri bilimsel olarak ispatlanmış bunca element ve bileşiğin zehir olmadığını nasıl iddia edebiliriz?
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.