Batı Anadolu, tarih boyunca batılı seyyahların ilgi alanı içinde yer almış bir bölgeydi.Batılıların yanında pek çok Türk-İslam seyyahı da bölgeyi ziyaret etmiştir.Bölgenin en ilgi çekici tarım ürünü olan incir, seyyahların da gezi öğelerinden birisi olmuştur.
Gotthilf Heinrich Von Schubert’in incir ürünü ve ticaretindeki önemi hakkındaki sözleri ise şöyledir: “Eger incir için bir anavatan aramam gerekirse, bunun Küçük Asya ve de özellikle İzmir çevresi olacağını rahatlıkla söyleyebilirim; bu çevrenin inciri lezzet bakımından çok ünlüdür ve bu lezzetli meyvenin Avrupa’ya getirilmesi için ilk anlaşmalar sağlandı bile; Türkler incire o kadar önem veriyorlardı ki bu yüzden incirin Avrupa’ya satışını yasaklamışlardır; fakat Kral II. Karl, Osmanlı’ya gönderdigi elçisi Finch aracılığıyla 1676 yılında IV. Mehmed ile bir anlaşma yaptı; bu anlaşmaya göre, Kral Karl her yıl iki gemi dolusu İzmir incirini kendisi için İngiltere’ye getirebilecekti. İki gemi incir öteki yıl dört gemi, daha öteki yıl sekiz gemi oldu ve böylece incir Levant ile Avrupa arasındaki hareketli ekonomik ilişkilerin basat ürünlerinden biri oldu ve yanı sıra daha başka yasaklı veya yurt dışına satışı sorunlu birçok ürünün önü açılmış oldu. (19)
Tarihimizin en önemli gezginidir diye Evliya Çelebi’yi işaret etmemiz yanlış olmaz.
1671 yılında hacca gitmek için yola çıkan Evliya Çelebi, Bodrum’dan karaya çıktıktan sonra Balat ve Söke üzerinden Germencik’e, oradan da Aydın’a geçer. Köşk’ten Donduran’a, Bozdoğan ve Amasya’yı gördükten sonra Nazilli’de bulunur. Sarayköy, Denizli ve Tavas üzerinden yolculuğunu sürdürür. Evliya'nın anlatımlarından incirin o dönem içinde lezzetli ve önemli bir meyve ve ticari ürün olduğu ortaya çıkmaktadır.
Aydın’da yapılan tarım ve burada üretilen ürünler hakkında Evliya Çelebi şu bilgileri vermektedir. “Havası sahil havasıdır. Kıble tarafında Menderes Nehri’ne varınca güney tarafı iki menzil ta deniz kıyısında Balat’a varıncaya kadar büyük bir ovadır. Yirmi altı günde mahsulü yetişir, bütün halk bundan faydalanır. Gayet mahsulü bol bir memlekettir. Bütün saraylar ve evlerin bağ ve bahçelerinde limon, turunç, nar, şeftali, incir, kiraz ağaçlarının birçok çeşidi vardır. Pamuk, pamuk ipliği, dimisi, bademi, susamı, helvası, beyaz ekmeği, karpuzu, kavunu, limonu ve turuncu meşhurdur. (20)
Evliya Çelebi seyahatnamesinde Köşk yöresi inciri için;
“Köşk kazası köylerinde olan inciri cihanı tutmuştur. Gök lop namıyla meşhur olan inciri bir Tanrı kudretidir ki her biri kırkar ellişer dirhem gelir. Katr-ı nebat-ı hamavî gibi taze loptur. Cisminde asla çizgi, nakış yoktur, hemen sırf bir cüllaptır. Yiyene asla sıkıntı vermez. Kurusunu da küfe sepetler içinde yedi iklime hediye götürürler. Üzeri şekerli bir incirdir ki Tin Suresi bunun hakkında inmiş ola. Asla ağırlık vermez, hazmı kolay, besleyici, tabitı yumuşatıcı ve görmeye yararlı bir cennet inciridir ki ter ü tazesi bir saat uzak yere gidemez, zira bir tulum kand-i nebat cüllabıdır.
Kısacası yiyene bıkkınlık gelmeyip insan ölünceye kadar yiyesi gelir. İçinde haşhaş tohumu gibi 40–50 adet hardal tanesi var. Güneş tarafına tutsan içinde olan tohumları derilerinden birer birer sayılır. Ta bu mertebe taze, ince ve cisimli hoş bir incirdir. Gerçekten de yeryüzünde benzeri yoktur. Güzel kokusu yiyenin dimağını kokulandırıp asla yeli ve harareti yoktur. Övgüsünde eskinin akıllı hekimleri susup kalmışlardır.” (21)
Köşk’ten sonra Sultanhisar’a ulaşan Evliya, buranın da incirlerini övmeden geçemez:
Burada (Sultanhisar) yetişen gök lop, ak lop, kızıl lop, mor lop ve kara lop bir diyarda yoktur. Köşk şehrinin gök lopundan bunun ak lopu iyidir. Allah bilir ki her biri birer tulum hama cüllabıdır. Her tanesi yüzer dirhem gelir ve güneşte dururken içinde olan zerre gibi taneleri tane tane rahatlıkla sayılır. Kendisi soğan zarı gibi gayet incedir. Sabah aç karnına ölüm damarları harekete geçirinceye kadar yesen asla bir zararı olmaz. Ama yedikten sonra gülerek söyleyerek biraz tuz yemek gerek, zira tatlılara düşkün olan varlıkların övüncü, hadis, (yemeden önce ve tuzdan sonra eğlenin) buyurmuşlardır. (22)
Kısacası bu Sultanhisar incirinin güzelliği ve yemesi başka diyarın incirlerine tercih olunur incirdir. Bunun kuru inciri de pâk ve lezzetlidir, zira diğer diyarlarda incirlerin toz toprağa bulanmış, kirli hasırlar üzerinde kuruturlar. Ama bu Sultanhisar’ında pâk sergiler üzere beyaz çarşaflar üzerinde tane tane sıralı olarak serip şiddetli sıcakta olgunlaşıncaya kadar kuşlardan, toz, topraktan hizmetçileri korurlar. Havada bir bulanıklık olsa yine beyaz çarşaflar örterler. Onun için bu Nazilli incirinin kurusu herkesçe makbuldür, gayet hoş ve yemesi güzeldir. (23)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.