Takip Et

GDO’LU ÜRETİM TARIMA YARARLI MI?

Her ne kadar ülkemiz gıda mevzuatı GDO’lu ürünlere karşı bazı yasaklamalar getirmiş olsa da yaptırımlarının ve cezai işlemlerinin olmaması ve denetlemelerdeki genel hastalığımız, GDO gibi bir oluşumu ülke insanı için bir tehlike olarak karşısına oturtmuştur.

Her ne kadar GDO’lu ürünler şu an için yalnızca yem amaçlı olarak izin verilmişse de, bu iznin insan gıdasına kadar genişlemeyeceğinin bir garantisi bulunmamaktadır.

Ülkemizde GDO’lu hammaddelerin bebek ve küçük çocuk mamaları ve besin takviyelerinde kullanımı, tohum olarak üretim ve ithalatı, gıda ürünlerinde kullanımı yasaktır. Ancak Uluslar arası GDO üreticilerinin geçmişteki,üçüncü ülkelere karşı satış davranışları ve sabıkaları incelendiğinde bu yasakların ne derece titiz uygulandığı konusunda şüphe edilmemesi imkansızdır.

GDO ürünleri zararlı mıdır? Bunun için geçmişte yapılan uygulamalara göz atalım:

GDO’lu ürünlerle ilgili olarak yapılan son çalışmalar ürünlerin üretiminde ilaç kullanımının arttığını göstermektedir. Arjantin’de 1999 yılında soya ekim alanında %17’lik artışa karşılık (7 milyon hektardan 8.2 milyon hektara çıkmıştır) tarım ilacı kullanımı iki kat artmıştır. Tarım ilacı kullanımındaki artış soya ekim alanındaki artışla açıklanamamakta ve aynı dönemde verimin de azaldığı belirtilmektedir. Amerikan üniversitelerinin kurdukları 8,000 tarla denemesinden çıkan sonuç da “GDO’lu soyada GDO’lu olmayan soyaya göre 3-5 kat fazla glisofat kullanıldığı” tespit edilmiştir.

“GDO’lu ürünlerin yetiştirilmeye başlandığı 1996 yılından beri ABD’de pestisid kullanımında 318.4 milyon pound (1 Pound=453 gr) artış olduğu, bu da acre (1 acre=0.404 ha) başına 0.25 pound aktif madde artışını ifade etmektedir. Başlangıçta iddia edildiği gibi genetiği değiştirilmiş ürünlerde pestisid kullanımında ilk üç yılda (1996-1998 ) %1.2, %2.3 ve %2.3’lük azalma olmuş ancak ilk üç yıldan sonra artış başlamış ve pestisid tüketiminde 2007’de %20, 2008’de ise %27’lik artış olmuştur. Benzer şekilde herbisid kullanımında da son yıllarda önemli artış olmuştur. Nitekim herbisid toleranslı ürünlerde herbisid kullanımı 2008 yılında bir önceki yıla göre %31.4 artmıştır.”

“GDO’lu tarım ürünlerinin maliyetinde artışlar yaşanırken bu ürünlerin yaygınlaşması geleneksel tarım ürünlerinin maliyetini de artırmaktadır. Çiftçiler kullandıkları tohumun GDO’lu olmadığından emin olmak için ekstra maliyete katlanmaktadırlar. Gen kaçışı nedeniyle bölgede yetişen ürünleri GDO bulaşmasından korumak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Nitekim Kanada’da GDO’lu keten yetiştirilmemesine rağmen bulaşma nedeniyle çiftçiler keten tohumlarının GDO’suz olduğundan emin olabilmek için (100 $ karşılığında) test ettirmektedirler. Aynı bölgede klasik ve transgenik çeşitlerin bir arada ekilmeleri halinde çiçek tozları nedeniyle birbirlerine karışacaklardır. Bu durumda üreticilerin istedikleri çeşit ürünü üretmeleri olanaksız olacaktır. Nitekim ABD’de önemli bir organik mısır çeşidi olan “Terra Prima”da transgenik gen geçişinin belirlenmesi üzerine ürünün tamamı imha edilmiştir. Bu kapsamda, GDO ürünü ve gen teknolojisi alıcısı durumundaki ülkelerde, modifiye edilen ürünlerin üretimi durumunda yerli üreticilerin tarımsal üretim tercihlerinin kısıtlanması nedeniyle yerli çeşitlerin zamanla azalabileceği ve yerli çeşit üreticilerini zor durumda bırakacağı tartışılan riskler arasındadır.”

“GDO’lu tohum satan firmalar pazarlamalarında ürünün tarımıyla ilgili ilaç, gübreleme ve sulama tekniklerini de paket halinde sunmaktadırlar. Aynı zamanda patent sistemiyle tohum firmalarının ticari hedeflerinin güvence altına alınmasının, yerel gen kaynaklarının çok uluslu firmaların eline geçmesine neden olacağı ve bu şekilde dışa bağımlılığın daha da artacağı beklenen gelişmeler arasındadır.” (*)

(*):Doç. Dr. Dilek ASLAN Dr. Meltem ŞENGELEN,Ankara Tabip Odası 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.