Türkiye coğrafyasında ormanlarla beraber yaşama mücadelesi veren en fazla da direnen bitki zeytindir.
Uzun zamandır zeytini koruma ve kamuoyu oluşturma adına bu köşede konu ile ilgili olarak yazmaktayım. TBMM’de gene maden lobisinin “ricaları” ile Türk tarımının tarım ürünlerini koruma adı altına yegane mevzuatı olan 3573 Sayılı ZEYTİNCİLİĞİN ISLAHI VE YABANİLERİNİN AŞILATTIRILMASI HAKKINDA KANUN un iğdiş edilmesi bir torba yasa içinde tekrar gündeme getirildi.
Anlaşıldı ki zeytin başta olmak üzere bu çevreler Türkiye’nin başta zeytin olmak üzere tüm yeşilini yok etmeyi kafalarına koydular. Bunun için de TBMM’yi kullanacaklar.
Önümüzdeki günlerde bu değişiklik görüşülürken hangi “vekil” lerin politik hayatlarını maden lobisine bağladığını bu sayede hep beraber göreceğiz.
Bu konuda yıllardır pek çok yazı yadık TV programı yaptık.İlk yazımız 18 Kasım 2014 tarihinde “Zeytin Ve Enerji” başlığı adı altında, Soma'daki meydana gelen zeytin katliamı ile ilgili yazmışız. Kısaca,
“ Haliyle bu konu da ilgilenenleri her konuda olduğu gibi yine iki ters kutba ayırdı: Doğa mı? Enerji mi? Tarım mı? Enerji mi?
Ülkemizin enerji ihtiyacının büyük bir bölümünün ithal yoluyla petrol ve doğalgazdan sağlandığı herkesin malumudur. Hiç kimse bu ülkenin parasının ve emeğinin başka bir ülkenin hazinesine gitmesini istemez. Hiç kimse elektriksiz yaşamayı düşünemez. Elektriksiz bir hayatın ilkel yaşam olduğunun herkes bilincinde. Peki, sorun nereden kaynaklanıyor?
Sorunun birinci kaynağı maden/enerji lobisi, ikincisi ise politikacılar. Para dışında hiçbir kutsalı tanımayan ve bu lobi yasaları da tanımadığı gibi politikacıları da kendi kutsallarına alet ederken yukarıda belirttiğimiz ülkenin enerji ve döviz ihtiyacından hareketle, hükumeti ve milletvekillerini yumuşak karnından vurmaktadırlar.”
“Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, demecinde önce zeytinden yana görünürken, ”dağ taş zeytin oldu” gerekçesiyle, son cümlesinde enerji lobisinin safında yer aldığını göstermiştir.”
“Burada birkaç itirazımız olacaktır. Birincisi Soma’da kanunsuzluk yaparak olayları bu noktaya taşıyan zeytin üreticisi değildir. İkincisi “lider ülke Türkiye” hayalinde olanlar samimiyseler zeytin ve zeytinyağı üretimimizde de dünya lideri olmamızı arzu etmelidirler. Üçüncüsü 165 milyon zeytin ağacı bu ülke için çok değil azdır ve en az 150 milyon zeytin ağacına daha ihtiyacımız bulunmaktadır. Ülkemizde üretilen 180 milyon litre zeytinyağının 70-75 milyon litresi iç piyasada tüketilmektedir ki gıda olarak tüketim ise hala 80 bin tonu bulmamaktadır. Bu da kişi başına tükettiğimiz zeytinyağının yılda bir litre olduğuna işaret etmektedir. Siyasetçiye düşen (eğer gerçekten siyasetçi ise) üretim kaynaklarının yok edilmesini savunmak değil iç tüketimi artırmak ve ihracatı artırmak için yasa ve yönetmelikler çıkarmaktır. Gıda olarak kullanılan diğer yağların sağlığa zararlarından ve zeytinyağı tüketiminin insan sağlığına yararlarından hiç bahsetmeden, hükumetin sigara ve tuza karşı açtığı savaşın yanında, ”sağlık için zeytinyağı tüketin” kampanyası başlatmasını beklemek en doğal hakkımızdır.”
“2014 yılı içerisinde değiştirilmek istenen ziraat odalarının tepkileri ve zeytin üreticilerinin direnişi sonrası bu yasa komisyondan geri çekildi. Şuna emin olunuz ki enerji lobisi bu işin peşini bırakmayacak daha aşırı olmak üzere zeytin ve tarımı yok etmeyi amaçlayan yeni bir yasa ile ortaya çıkacaktır. Tabii ki kendileri perde arkasında politikacıları önünde…”
2014’teki bu olaydan bu yana sekiz yıl geçti.
Lobiler,TBMM de yer alan bazı milletvekilleri ,devleti yönetenler,politikacılar ve Ankara bürokrasisi ayni noktadalar.Defalarca bu yasayı ve dolayısıyla “n “müflis” kârlar için bu yasayı “yok” etme emellerinden vazgeçmediler.
Ya biz ne yapalım veya yapmalıyız?
Devamı yarın… (NAİM ÖZDAMAR-DENGE YAZAR VE BUHARKENT MUHABİRİ)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.