Takip Et

DÜNYADA KURAKLIK ÖRNEKLERİ

İçinde bulunduğumuz kurak dönem neden ve nasıl meydana geldi?

Kuraklık doğal bir döngü süreci mi yoksa insanın yarattığı bir çevre felaket mi?

“Hızla artan nüfus ve nüfus yoğunluğu, sıcaklık artışları ve doğal kaynakların geri dönüşü olmayan ve bilinçsiz biçimde kullanımı sonucu beklenen verimin alınamaması gibi sebeplere bağlı olarak dünya genelinde su stresinin yaşandığı görülmektedir. Yaşanan kuraklık sonucunda kimi ülkeler gerekli önlemleri almışken bazı ülkelerse durumun ciddiyetinin hala farkına varamamıştır. Kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olan ve su kıtlığı çeken yerleşimler arasında Avusturalya, Sao Paulo, Pekin, Miami, Kahire, vb. gibi örnekleri görmekteyiz. Bu örnekler incelendiğinde, genel olarak yaşanan kuraklık olaylarının, insanların yaşamsal koşullarını ve sosyo-ekonomik durumlarını, halk sağlığını ve ekolojik sistemleri doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediği görülmüştür (Öztürk, 2002; Sırdaş, 2002; Türkeş, 2012).

“Dünya genelinde kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya kalan bölgeler incelendiğinde; Avusturalya’da 2018 yılında yaşanan kuraklığın hayati etkileri konusunda yerel ve merkezi yönetim temsilcilerinde farkındalık oluşmuş ve halka ülkenin bir “kuraklık diyarı” haline geldiği yönünde uyarılar yapılmıştır. Buna ek olarak, tarımsal üretim konusunda zorluk çeken üreticiler için yardım ve destekler sağlanacağı açıklanmıştır. Bu kapsamda, hazırlanan yardım paketlerinde çiftçilere 104 milyon dolar tutarında ek ödeme ve psikolojik yardım yapılacağı belirtilmiştir. Ülkenin en kalabalık eyaleti olan ve tarım üretiminin dörtte birini yapan New South Wales eyaletinin %99 unda kuraklık görülmektedir. İtalya’nın başkenti Roma kentinde ise 2017 yılında yaşanan kuraklık sonucunda özellikle sıcaklığın önemli ölçüde arttığı yaz aylarında turistler için vaha işlemi gören ve sokakta kalan için hayat kurtarıcı işlevi gören çeşmelerin kuraklık nedeniyle kapatıldığı bildirilmiştir (Öztürk, 2002; Sırdaş, 2002; Türkeş, 2012; URL 2, 2019).

“Brezilya’nın mali başkenti ve dünyanın en büyük nüfuslu kentlerinden biri olan Sao Paulo kentinde, 2015 yılında su rezervleri bakımından yeterli kapasitenin altına düşmüştür. Yaşanan su krizinin 2016 yılında sona ereceği düşünülse de 2017 yılının Ocak ayında su rezervi beklenen miktarın %15 altında çıkmıştır. Bu durum şehrin su arzı güvenliğini şüpheli bir hale getirmiştir. Başka bir örnek olarak, 2014 yılında Pekin kentinin 20 milyonu aşan nüfusu için sadece 145 m3 su temin edilebildiği açıklanmıştır. Dünya nüfusunun yaklaşık %20 sine ev sahipliği yapan Çin’in temiz su kaynaklarının sadece %7’sine sahip olduğu, yetkililerin su kıtlığı sorununa çözüm için su güzergâhı değiştirme projeleri, eğitim programları ve çok su kullanan işletmelere yönelik fiyat artışı gibi önlemleri gündeme getirdiği belirtilmiştir (Türkeş, 2012; URL 2, 2019).

“İngiltere’nin başkenti Londra kenti, su kıtlığı düşünüldüğünde akla gelen ilk dünya kentlerinden biri olmasa da, yıllık 600 mm yağmur alan kentte içme ve kullanma suyu olarak tüketilen suyun %80’inin nehirlerden karşılandığı ve yerel yönetim içme suyu temini konusunda önemli sıkıntılar yaşadığı ifade edilmektedir. Öyle ki, yapılan tahminlere göre, 2040 yılında kentte ciddi biçimde su kıtlığı yaşanacağı öngörülmektedir. Kahire özelinde değerlendirme yapıldığında, dünyanın en büyük medeniyetlerinin kurulmasında büyük rol oynayan Nil Nehri’nin arıtılmamış tarımsal ve evsel atıklar sebebiyle önemli ölçüde kirlendiği ortaya konulmuştur. Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler’in öngörüsüne göre, ülkede 2025 itibariyle kritik su kıtlığı yaşanacağı tahmin edilmektedir (Türkeş, 2012; URL 2, 2019).

“Kuraklık, meydana getireceği zararlar ve halkın bu konuda yeterince bilgi sahip olmaması gibi nedenlere bağlı olarak en önemli doğal afetlerden biri olarak kabul edilmektedir ve ‘doğanın gizli tehlikesi’ olarak adlandırılabilir (Şimşek ve Çakmak, 2010).

“Su kaynaklarının bilinçsiz kullanımı ve beklenen yağışların meydana gelmemesi durumunda, bu kaynak türünün beklenen talebi karşılayamadığı ve kuraklığın kendini hissettirmeye başladığı görülmektedir. Türkiye açısından değerlendirildiğinde, ülkemiz yarı nemli orta enlem bölgesinde bulunmaktadır. Konumu itibari ile yarı kurak iklim koşullarının Türkiye’nin %37,3’ünde hâkim olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konulmaktadır (Türkeş, 2012; Öztürk, 2012)”

Kaynak: Alıntı: Kuraklık Nur Sinem Partigöç- Sevde Soğancı Küresel İklim Değişikliğinin Kaçınılmaz Sonucu. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.