Dünkü yazımızda, özet olarak Türk tarımında pazarlama sisteminin,sistem olmaktan çıktığı,kronik bir sorun haline geldiği,bu yapısal sorunun çözümü için öncelikle Türk Ticaret Kanunu mevzuatı içerisnden ayrılacak olan bir “tarım ürünleri ve gıda pazarlama” mevzuatının bir bütün halinde yenibaştan ele alınarak kendine has özelliklerini içeren,aracıları azaltan ve gereksiz olanlarını ortadan kaldıran, bu sayede üreticinin ürününün hak ettiği değere ulaşmasını sağlayan ,tüketicinin de uygun fiyatlarla tarım ürünü ve gıda tüketmesinin yolunu açan yeni bir bakış açısı,üretim ve verim amaçlı,üretici odaklı bir tarımsal üretim ve pazarlama sistemini hedefleyen bir tarımsal üretim pazarlama mevzuatının inşasının şart ve acil olduğunu belirtmiştik.
Mevcut yapı verim,fiyat istikrarı,üretici refahı,tüketicinin sağlıklı ve uygun fiyatlı gıdaya ulaşımını engelleyen,emek ve maliyete “saygısız” bir yapı yapı içinde kayıt dışı pazarlama aktörlerini içeren denetimsiz bir yapının tablosunu çizmektedir.Bu yapı aynı zamanda kalite ve güvenlik standartlarını yok sayan zihniyetlerin ürünüdür.
Sadece ihracat esnasında kalite ve güvenlik standartları AB standartlarına uygun bir şekilde yapılmaktadır. Bunun dışında kalanlar örgütsüz, küçük ve dağınık üreticilerin,pazarlama sisteminin yapısından kaynaklanan maliyet,gıda güvenliği,ambalajlama,markalaşma,gıda imajı gibi unsurların zayıflığı ve yokluğu nedeniyle kalite ve güvenlik standartlarını yerine getirmesi mümkün olamamaktadır.
Bundan dolayı tarımsal ürünlerin ve gayri mamul gıdaların nihai tüketiciye ulaşıncaya kadar geçtiği süreçlerdeki pazarlama kanallarında yer alan aktörlerin ana amaçları yüksek kâr marjları olduğu için standardizasyon, ambalajlama, etiketleme, kalite yönetim sistemleri gibi konularda bilgi yetersizliği, yasal altyapı ve uygulamalardan kaynaklanan önemli sorunlar bulunmaktadır. Bu eksiklikler üreticiye masraf ve fiyat kırımı olarak yansıtılmaktadır.
Ülkemizde üreticilerin başlıca sorunları; küçük üretim ölçeği, yatırım için kredi bulma zorluğu, danışmanlık hizmetlerinin eksikliği, girdi kalitesindeki yetersizlikler, yüksek fiyat dalgalanmaları ve ortak faaliyet eksikliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Artan gıda güvenliği talepleri nedeniyle pazarlama kanallarının kendilerini geliştirmeleri ya geç olmakta ya da hiç olmamaktadır. Bahsettiğimiz bu değişime ayak uydurulamamasının maliyeti üreticilere, işleyen kurum/kuruluşlara, tüketicilere ve ülke iç ve dış ticaretine olumsuz olarak yansımaktadır.
Pazarlama kanalındaki aktörlerin pazarlamaya yönelik yapmaları gereken düzenlemelerin finansal maliyeti bazen ödemeye razı olmayacakları ya da erteleyecekleri mali boyutta olduğu için ya hiç yerine getirilmemekte ya da maliyet mevzuatlar çiğnenerek ve üreticiye yüklenerek gerçekleşmektedir.
Üreticinin gelir düzeyini yükseltebilmek için tarımsal üretim ile tarımsal sanayi eş güdümünün sağlanamamış olmasının yükünü gene üretici çekmektedir.
Ankara bürokrasisi ve politikacılar tarafından tarım ürünleri ve gıda maddelerinin sağlıklı bir şekilde alıcılara ulaştırılmasında pazarlama kanalı ve hizmetlerinin gıda güvenliğini esas alarak yerine getirilmesinin önemi henüz yeterince anlaşılamamıştır.
Bu sorunların ışığında çözümün ana adresi kooperatiflerdir. Kooperatifler,mevcut durumdan kurtarılmalı,rehabilite edilmeli,pazarlama aktörlerinin karşısında ticari avantajlara sahip olmalı,pazarlama sisteminde-batı ülkelerinde olduğu gibi “ana aktör” haline getirilmelidir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.