Takip Et

2022’NİN GELECEĞİ 2021’DEN BELLİ

Türkiye'de kuraklığa tesiri olan önemli faktörler arasında atmosferik koşullar, fiziki coğrafya faktörleri ve iklim koşulları bulunmaktadır. Yeryüzünde iklim özelliklerinin meydana gelişinde fiziki coğrafya faktörlerinin önemli tesirleri bulunmaktadır. Türkiye yüksek bir ülkedir ve ortalama yükseltisi 1100 m'den fazladır. Örnek olarak, Türkiye'nin deniz seviyesi ile 500 m arasında kalan alçak alanları ancak % 17,5 kadar iken, 1000 m'den daha yüksek alanları ülke yüzölçümünün % 55'den fazlasına tekabül etmektedir. Bunun ülkemizin iklimle ilgili koşullarına önemli ölçüde tesir edeceği kesindir. Ülkemiz, coğrafi konumu ve yapısı sebebiyle çok farklı iklim bölgelerine ve mikroklima alanlarına sahiptir. İklim ve bilhassa tarımsal üretimde en önemli etkiye sahip olan yağış faktörü, zamansal ve mekansal olarak büyük değişimler göstermektedir (Kapluhan 2013).

Kapluhan’ın 2013 öngörüsü gerçekleşmiştir.Bunun için 2021 yaz ayları Karadeniz Bölgesi ile diğer bölgeleri kıyaslamak yeterli olacaktır.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü bilgilendirme notlarına göre yeryüzünde ölçülen sıcaklık değerlerine ve uydu verilerine göre 1880 yılından bu yana küresel ortalama sıcaklığın 0.9°C arttığını belirlemiştir (NASA, 2019). Atmosferdeki karbondioksit (CO2) oranı ise sanayi devrimi öncesine göre %47’lik oranda artış göstermiştir. IPCC’nin (Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli) güncel raporlarına göre küresel ısınma seviyesi aynı hızda ilerlerse 2030-2052 yılları arasında küresel ortalama sıcaklık artışı 1.5°C’ye ulaşacaktır (IPCC, 2018). Dünya Bankası’na göre ise karbondioksit emisyonlarının şu andaki artış hızıyla devam etmesi durumunda 2060 yılında ortalama sıcaklıklardaki artışın 4°C’yi bulacağı uyarısını yapmaktadır.

Ülkemizin, nüfus artışı ile birlikte küresel iklim değişikliğinin de etkileri sonucu daha kurak bir iklime sahip olacağı düşünüldüğünde, Türkiye’nin 2050 yılında su fakiri bir ülke olacağı öngörülmektedir. İklim değişikliğine bağlı olarak, giderek artması beklenen kuraklık, sel ve ortalama sıcaklıklardaki artışlar, taşıyıcı (yiyecek ve su) kaynaklı hastalıklara sebep olarak sağlık üzerinde de toplumun büyük bir kısmı risk altına alarak etkili olacaktır.

Sıcaklık artışlarıyla birlikte yaşanacak seller ve kuraklık temiz suya erişimi olumsuz etkilemekte, özellikle ishalli hastalıklarda (ör. kolera) artışa, fiziksel yaralanma ve yetersiz beslenmeye neden olabilmektedir (Sağlık Bakanlığı, 2010).

İklim değişikliği ve kuraklık arasındaki yakın bağlantıyı öncelikli olarak göz önünde tutmak ve kuraklık konusunda yapılması gerekenleri sistematik bir politika hâline getirmek hükûmetin başlıca görevleri arasında yer almaktadır. Sorunu tam olarak tanımlamamak, küçümsemek, üzerini örtmeyi amaçlamak ya da kısa vadeli ve günü kurtarmaya yönelik politikalar yapmak krizi derinleştirir ve çok uzun olmayan bir vadede Türkiye’yi kendine yetebilen bir ülke olmaktan uzak, gıda ve su krizleriyle ekonomik krizlerin birbirini kovaladığı bir ülke hâline getirebilir (Kurnaz, 2014).

Kuraklık ilk etkilerini insan sağlığı,su ve gıda kullanımı üzerinde gösterecektir.

“Ülkemizde sektörlere göre 2012 yılında gerçekleşen ve 2023 yılında beklenen su tüketimi miktarları ve yüzdeleri dikkate alındığında bugün Türkiye'nin kullanıma uygun durumdaki yüzey ve yeraltı su potansiyeli yıllık toplamı olan 112 milyar m³'lük suyun tamamı 2023 yılında mevcut ve tümüyle kullanılabilir durumda olmak zorundadır. Ancak bu miktarın tümünün kullanılamayacağı gibi küresel iklim değişikliği etkisiyle ülkemiz genelinde azalan yağış ile ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyelinde önemli azalmalar olmaya başlamış ve bu azalma gelecekte de devam edecektir.”

Ancak Karadeniz Bölgesi ve İstanbul çevresi hariç olmak üzere 2021 yılında tüm Türkiye özellikle tarım sektörü susuz kalmıştır. Kısacası 2023 için öngörülen su kullanım miktarı 2022 yılı için de geçerlidir.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.