Takip Et
  • 2 Haziran 2020, Salı

Polise kurşun sıkan kalleşler üzerine...

Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları, bugün çok önemli bir olayı işlemek istiyorum. Son 15 gün içerisinde, Türkiye’de çok enteresan toplumsal olaylar olmaya başladı… Bunların 4 tanesini önemine göre sıralıyorum …

1- Polisler hedef gösterilerek , polislerimize yapılan suikastlar ve saldırılar

2- İzmir’de bir camiden yapılan müzik yayını

3- Hrant Dink Vakfı’na yapılan tekzip telgrafı

4- İstanbul Kuzguncuk’ta kiliseye yapılan provakasyon ( kilisenin özelliği şu; kilise, havra ve caminin yanyana sıralandığı mabetlerin olduğu yer )

Bunlardan sadece, polis kardeşlerimize yapılan suikastleri dile getireceğim. Diğer 3 yaşanan olay da çok önemli . Onları da müstakil bir başlıkta, başka zamanlarda inceleyeceğim.

Türkiye’de son 15 gün içerisinde Diyarbakır, İstanbul, Bursa başta olmak üzere, Türkiye’nin değişik yerlerinde polislere yapılan saldırılar. 15 günden beri yapılan bu saldırıların rastgele olmadığı acı bir gerçek. Diğer sebeplerle birlikte yorumladığımız zaman, ülkenin ilerleyen zamanlarında toplumsal bir kaos meydana getirilmek istendiği çok açık belli. Çünkü 15 Temmuz’da darbe teşebbüsü başarısızlığından sonra elde kalan tek silahları, ülkemizde toplumsal gerilim meydana getirerek bu ülkenin parçalanmasını sağlamaktır hedefler. Buna en ideal misal şunu verebilirim; Türkiye’de son 1 ay içerisinde, ana muhalefet sözcüleri başta olmak üzere muhalefetin darbe çığırtkanlığı ve terminolojisini bol miktarda kullanmalarıdır konuşmalarında…

Böyle büyük bir hedefte polisin moralini bozmak, çalışma şevkini kırmak çok önemli bir hedef olmalı. Zira 15 Temmuz’daki darbe teşebbüsü başarısızlığında, emniyet teşkilatının canla başla çalışması başarıyı getiren en önemli faktördür. Bunu çok iyi bildikleri için bilinçli bir şekilde polisimizin çalışma azmini kırmak olmalıdır, hedef de budur.

Halbuki baktığımız zaman pandemi virüsü mücadelesinde polislerimiz canla başla çalıştılar. Aslında polisin temel görevi, asayiş ve emniyeti sağlamaktır. Görev tanımı, polisin vazifesini böyle tanımlıyor. Halbuki 5 aydan beri, görüyoruz ki polisimiz temel görevinden ayrı da 50 tane başka vazifeler yapmaya başladı. Yani 24 saatte, adeta 48 saatlik bir meşguliyet içerisinde bir polis teşkilatı var karşımızda . Halbuki Türk polisi bunları yaparken, aynı pandemi virüsünün yaşandığı Amerika, İngiltere, İtalya, Fransa ve İspanya polisi temel görevlerinden başka hiçbir işle uğraşmıyorlar. İşte Türk polisini, batı polisinden ayırt eden temel ahlaki özelliği budur. Böyle sağlık seferberliğinin yaşandığı Türkiye’de, böyle canla başla çalışan emniyet teşkilatımız İçişleri Bakanlığının diğer teşkilat mensuplarına bir vatandaş ve bir yazar olarak şükranlarımı sunuyorum, Allah onlardan razı olsun ebediyen .

Bu polislerimize , suikastler düzenlenirken bir şeye çok üzülüyorum. Türkiye’de milyon civarında dernek, vakıf ve benzeri sivil toplum kuruluşlarımız var. Bunların yöneticilerinin böyle bir durum karşısında toplumsal tepkilerini yeterince kullanmadıklarını üzülerek görüyorum. Bu bir milyon sivil toplum kuruşunun, toplumsal müspet tepkilerini güvenlik güçlerimizin yetkililerine, olumsuz tepkilerini ise polise yapılan suikastı kınamayan siyasi partilere açıkça göstermeleri gerekir. Bundan hangi partiyi kastettiğimi anladığınızı biliyorum . Polisi şehit eden teröristi , lanetlemeyen bir siyasi parti ancak ahlaksız bir siyaseti sürdüren bir parti ve siyasetçi olur. Bu esnada da Ana Muhalefet Partisinin de yeterince siyasal tepkisini kendisine yakışır tarzda yapmadığını da belirtmek zorundayım. Seçim ittifakı yaptığı bir siyasi partiyi küstürmemek de siyasal ahlak açısından tenkite muhtaç bir davranıştır.

Aslında polisimize atılan kurşun, direkt polise atılan kurşun olma özelliğinden önce devlete atılan bir kurşun olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede Avrupa birliğinde idam yasası yok ama devlete atılan kurşun olması hasebiyle Türkiye’nin güvenlik güçlerine yapılan böyle hareketlere olağanüstü bir dönem olarak değerlendirilerek Avrupa Birliği ile de anlaşılarak idam cezası getirilebilir. Yani bir güvenlik görevlisini şehit edene idam cezası verilmesinin, devletin bekası açısından son derece önemli olduğuna inanıyorum. Zira kurşun ve suikastlar devlete yönelik bir harekettir . Dikkati bu konuya çekmek istiyorum.

Bu vesile ile şehit olan güvenlik güçlerimize Rabbimin şehadet mertebesi verdiğine inanıyorum. Onları saygıyla anıyorum . Gazi olan tüm güvenlik güçlerimize de Allah'tan sağlık ve metanetler diliyorum. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.