Osmanlı Devletinin iç düzenlemeleri ve XIX Yüzyılda Avrupa ve dünyada meydana gelen iktisadi değişiklikler diğer tüm ticari mallarda olduğu gibi incir ticaretinde de köklü değişikliklere neden olmuştur. Bu değişiklikler kıran kırana bir ticaretin sergilenmesine yol açmıştır.1839 Balta Limanı anlaşması batılı ülkelerin Osmanlı ticaretini diledikleri gibi yönlendirmelerine, istedikleri tarım ürünlerini ülkelerine diledikleri fiyat ve şartlarda ithal etmelerini sağlamıştır.
İlk çağlardan itibaren Batı Anadolu, Adalar Denizi, Kıta Yunanistan’ı ve Akdeniz havzasını ileri uygarlığın merkezi olarak tanımlamak yanlış olmaz. İlk çağlardan beri pek çok erken dönemi kentinin meydana getirildiği bölgede o çağların her türlü kültürel, ticari, sosyal siyasi ögeleri diğer bölgelere göre daha da gelişmişti. Rönesans sonrası Yunan ilkçağına karşı ilgi duyan batılı bilim adamlarının yanı sıra seyyahları da hem gezgin merakından hem de Batı Anadolu’da Yunan izlerini, araştırmak amacıyla İzmir, Aydın ve çevresine yoğun geziler düzenlemişler ve bu gezilerini kitaplaştırarak günümüze ulaştırmışlardır. Bu geziler sırasında incirle de tanışmaları mukadderdi. Notlarına inciri de eklemişlerdir.
Mısırlı bir papaz olan Edwin John Davis 1872 yılında İzmir-Denizli arasında bir seyahatte bulunur. Bu gezisi sırasında genellikle attan yararlanan Davis incir ile ilgili olarak kısa bir bilgi vermektedir:
“İzmir’in ihraç ürünleri kuru incir, afyon, pamuk, kökboyası ve mükemmel bir kaliteye sahip olan kilimlerdir… En iyi incir ve kuru üzüm Aydın yöresinden getiriliyordu. İncirler kendiliğinden düşene kadar dalında bırakılıyor, düşen incirleri toplamak için ağaçların altına hasırlar seriliyor ve incirler bu hasırların üzerinde bir süre kurutuluyordu. Son olarak el ile hafifçe yassılaştırılıyor ve ihraç edilmek üzere kutulanıyordu. (28)
Texier eserinde, “Meandır’ın (Menderes) yukarı vadisinde Messogis (Cevizli) Dağı’nın yamaçları, bütün sakinleri çiftçi olan birçok köylerle işgal edilmiştir; ovayla son bulan bütün vadi sayısız incir ağaçlarıyla doludur, demekte, Nazilli’ye ise incir pazarı adı verildiğini belirtmekteydi. (29)
Texier eserinde; ”Birbirine yakın üç büyük köy, çiftçi halkı buraya toplanmıştır. Bu üçünün adı da Nazlu (Nazilli)dir. Ancak özellikleriyle ayırt edilebilirler: Büyük Nazlu’da Müslümanlar oturur. Nazlu Pazar’da Rumlar ikamet ederler. Cevizli Nehrinden inen çok sayıda dere, bahçeler ve bostanları sular. Burası kadar parlak ve zengin görüntü sergileyen yer çok azdır”(30).
Texier, Nazilli için 1835 yılında gezdiği, 1842 yılında yayınladığı kitabında “,Meandır’ın yukarı vadisinde Mesakis Dağının eteklerinde bütün halkı çiftçi olan birçok köy serpilidir. Ovaya bakan bütün vadi sayısız incir ağaçlarıyla doludur. Bu bucağa (İncirpazar) adı verilmiştir” ifadelerini kullanmaktadır.
Yine Texier Aydın Kasabasını anlatırken, ”Ova (Menderes) oldukça iyi ekilmiş durumdadır. Bağlar, zeytinlikler ve incirliklerin ürünleri, çok önemli temel ihracatı oluşturur.” (31)
Başka bir gezgin olan Vital Cuinet, 1890’larda hazırladığı ve 1893’te Paris‘te basılmış olan, Türkiye’nin neredeyse tamamını gezerek anlattığı araştırmasında Aydın incirinden de geniş bir şekilde bahsetmiştir. (32) Cuinet ise incirle ilgili olarak şu gözlemlerini aktarmaktadır:
Zengin Menderes ovasının verimli topraklarında yetişen bereketli ve sayısız ürünler arasında en dikkate değer olanları ki bunlar İzmir Limanı üzerinden en çok ihraç edilen ürünlerdir. Bular: Buğday, arpa, darı, kuru incir, kuru üzüm, meyan kökü ve zeytinyağıdır. Bu ürünlerden meyan kökü, kuru incir ve zeytinyağı yıllık üretim miktarı açısından başı çekmektedir. Ve yine tüm bu ürünlerin satışında elde edilen ortalama yıllık gelir 31 milyon 499 bin Fransız Frangıdır. (33)
“ İncir ağaçları çok getirisi, az uğraşı yüzünden Anadolu’da üreticileri tarafından tercih ediliyor. Ağaç oldukça gevşek ve özlü, kilden çok kumlu ve senede bir-iki işlemesi isteyen bir toprağa derince dikiliyor. Bu da iki evli olan bu bitkilerin, erkek sıranın, dişi dişi sırasının üzerine sarkmasıyla döllenmesini sağlıyor. Sulamak hiç gerekli değil. İncir ağacının ait olduğu bu ülkede, köklerinin Caire olarak bildiğimiz, şimdi Menteşe Sancağı olan bu yerde dünyanın en iyi incirlerini vermektedir.”
“ Avusturya’da kullanımı değişmiş ve yaygınlaşmıştır. Bu kahve birçok tercih edilen ve günlük besin maddesi olmuştur. İzmir incirleri dediğimiz incirleri birbirinden oldukça farklı iki sıraya ayırıyoruz. Bardacık (baltazzikia) ya da loplar(lopia). Bardacıklar, Aydın vilayetinin Temmuz ve Ağustos ayları içinde en çok tercih edilen ve ihracatı yapılmayan en lezzetli incirlerdir. Loplar daha az tatlı ama bir o kadar hoştur. Kendi aralarında ihracat için üç ana sınıfa ayrılırlar: Üstünlük sırasıyla, Erbeyli, Aydın, Çaylı.
Hasad sırasında Khorda adı verilen, kötü yavan, tatsız olarak atılanları bile Avrupa’da yetişen incirlere göre daha lezzetlidir. Kavrulup toz haline getirildikleri Fransa ve Avusturya’da bunların haşlamaları, incir kahvesi adı altında, zatüre, bronşit, nezle ve boğmaca hastalıklarında özenle kullanılmaktadır.”
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.