Türk tohumculuk endüstrisi 2006 ve 2018 yılında yapılan yasal düzenlemelerle kendine hayat bulmaktadır.Bu yasaların artı ve eksi yönleri mevcuttur.
“Gelişmiş ülkelerde tohumluk sektörü üretimden çiftçi tarlasına varıncaya kadar geçen aşamalarda tescil, sertifikasyon ve ticaret konularında hem uluslararası hem de ulusal kurallarla disipline edilmiştir. Ülkemizde 308 sayılı Kanun hükümlerinin tohumculuk sektöründeki bu gelişmeleri takip etmede yetersiz kalması nedeniyle, sektördeki gelişmelere cevap verebilecek bir kanun hazırlanmasına ihtiyaç duyulmuştur.”
“Bu kanunun amacı; bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak, tohumluk üretim ve ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve tohumculuk sektörünün yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için gerekli olan düzenlemeleri gerçekleştirmektir.”
“Bu kanun tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeleri kapsamaktadır. Yasa ile 308 sayılı Kanundan farklı olarak aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır (Anonim 2006):
• Geleneksel yöntemlerle ıslah edilen veya geliştirilen bitki çeşitlerinin yanı sıra, biyoteknolojik yöntemler sonucunda geliştirilen çeşitlerin de kapsama alınması sağlanmış,
• Ülkemizin bitki gen kaynaklarının kayıt altına alınmasını,
• Çeşitlere üretim izni verilmesini ,
• Tohumluk üretim alanları ve bölgelerinin belirlenmesini sağlamış
• Tohumlukların üretimi, satışı, dağıtımı ve diğer ticarî faaliyetleri yürüten gerçek ve tüzel kişilerin ruhsatlandırılması şartı getirilmiş,
• Tohumculuk sektörü yeniden yapılandırılarak, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu statüsünde alt birlikler ile Türkiye Tohumcular Birliği kurulmuş,
• Kanun kapsamında kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukları kullanan yetiştiricilerden herhangi bir şekilde bu zarara uğradıkları tespit edilenlerin tazminat talep etmelerine imkân tanınmış,
• Cezalar ve yaptırımlar günün şartlarına göre yeniden düzenlenmiştir.
Ancak bu düzenlemeler aynı zamanda Türk Milli Tohum endüstrisine zarar verirken Türk çiftçisine yeni yükler getirmiştir.
• “Çok uluslu tohum tekellerinin tohum piyasasını ele geçirmesini hak tanıyan, tohumların patent altına alınması aynı zamanda çiftçi haklarının ihlal edilmesine yol açabilmektedir”.
• Çiftçiler ya da yetiştiriciler uzun yıllardır ellerinde bulundurdukları tohumluklar üzerinde haklarını kaybetme tehlikesi altına girmişlerdir.
• Üreticiler temel üretim girdilerini her yıl bir önceki yıldan daha zor temin etmeye başlamışlardır.
• tohum üzerindeki toplumsal hakları, tohum şirketlerinin eline geçen çiftçiler bir ertesi yıla tohumluk ayıramaz hale gelmişlerdir.
• Uluslararası tohum şirketlerine verilen ayrıcalıklar sonucu Türkiye'ye her yıl, hiçbir denetime tabi olmadan ithalat yoluyla giren 2 milyon tona yakın genetiği değiştirilmiş (GDO'lu) mısır, soya, pamuk ve kolza; yem rasyonlarına katılmakta, işlenmekte ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına ulaşmaktadır.
• Türkiye'de üretimi ve dağıtımı yasak olan GDO'lu tohumlar, yasallaştırılmakta ve ülkenin GDO ile işgaline ortam hazırlanmaktadır.
• Zengin gen kaynağı olan ülkemizde, yabancı tohum şirketleri, herhangi bir çeşidimizi, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebilmektedirler.
Kaynak: Demet Altındal- İlknur Akgün, Yeni Tohumculuk Yasası ve Türk Tarımına Etkileri.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.