Önceki iki yazımızda ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi)’in sanayi, enerji maden ve çevreyi kirletme, tarımı olumsuz etkileme, doğaya zarar verme riski olan sektörlerin, topluma, doğaya, tarihi eserlere, zarar vermelerini önlemek üzere, batıdan örnekleme ile alınmış bir süreçler bileşimi olduğunu, ancak holdinglerin ÇED takibinde her zaman devleti alt etme becerilerinin var olduğunu, sonucunda da da zararı halkın, doğanın ve gelecek nesillerin çektiğini açıkladık. Dünkü yazımızda ABD’de uygulanan ÇED yasaları ile yasaların amaçlarını açıklamaya devam ettik.
Bugün diğer bazı batı ülkelerinin jeotermal enerji üretiminde hangi yolları takip ettiklerini yazmaya devam edeceğiz.
AVRUPA BİRLİĞİ
Avrupa Konseyi ÇED Yönergesinin yayınlanıp Birlik ülkelerinde uygulamaya geçilmesinden on iki yıl sonra, üye devletlerin uygulamada elde ettiği deneyimlerden yola çıkarak 1997 yılında, ÇED Yönergesini revize eden yeni bir yönerge kabul edilmiştir.
ÇED‟e tabi olması gereken projelerin listesi genişletilmiştir. ÇED sürecinde uygulanması gereken bağlayıcı kriterler belirlenip, sınır aşan çevresel etkilerin söz konusu olduğu durumlar için özel hükümler öngörülmüştür. 1985 yılında yayınlanan ÇED yönergesi sadece olumsuz çevresel etkiler oluşturabilecek projeler için ÇED‟i öngörürken, Stratejik ÇED Yönergesi ÇED‟in zorunlu olarak yürütüleceği faaliyetler kapsamına önemli çevresel etkiler doğurabilecek plan ve programları da katmıştır.
İZLANDA
İzlanda’da ÇED ile ilgili kanun 1994 Mayıs ayından çıkarılırmış, 2000 yılında ise güncellenmiştir. Çevre Bakanlığı, bu konuda otorite sahibidir. Planlama Kurumu, Bakanlığın danışmanlığını yapar ve temel noktaların elde edilmesi ve direktiflerin yerine getirilmesi konularında denetim ve danışmanlık yapmakla sorumludur. Kanun ile; çevre, toprak, bölgesel sular, bölgesel hava sahası ya da İzlanda’nın bölgesel olarak kirlenmesi konularında önemli etkileri olan bütün projeler ÇED kapsamına alınmıştır. Jeotermal projelerde, 10 MWe’ten daha büyük elektrik santralları ya da 50 MWt’den büyük jeotermal sistemler için ÇED gerekmektedir. Fakat potansiyel etkilerinin belirtildiği ek yönetmeliğe göre, jeotermal projeler ÇED kapsamına dâhil edilmeyebilirler.
ALMANYA
Almanya’da ÇED konusundaki ilk gelişme, 1972 yılında çeşitli enstitülerden uzmanların olumsuz çevresel etkiler doğurabilecek faaliyetler için BD’deki uygulamaların örnek alınarak ÇED’in zorunlu kılınması gerektiğini belirttiği ortak çalışması olmuştur. Bunu 1973 yılında İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlatılan ÇED yasa taslağı takip etmiştir. 1975 yılında ise federal hükümet kamusal federal faaliyetlerin çevresel etkilerinin denetimi için ilkeler yayınlamıştır.
Almanya ÇED’in amaçlarını şöyle belirlemiştir:
Bu kanunun amacı, belirli kamusal ve özel projelerin veyahut plan ve programların gerçekleştirilmesi sürecinde önleyici yaklaşımın etkin bir şekilde uygulandığı türdeş ilkeler çerçevesinde; 1) bu faaliyetlerin çevre üzerindeki etkilerini çevre denetlemeleri (çevresel etki değerlendirmesi ve stratejik çevresel etki değerlendirmesi) vasıtasıyla erken ve kapsamlı olarak araştırılıp tespit edilmesi, tanımlanması ve değerlendirmesini, 2) yürütülen bu çevre denetlemelerin sonuçlarının
a) idari makamların söz konusu projenin onayı ile ilgili tüm kararlarında, b) plan ve programların düzenlenmesi ve değiştirilmesi sürecinde olabilecek en erken aşamada göz önünde tutulmasını, güvence
altına almaktır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.