Ulaşımın deve ile yapıldığı dönemlerde Sarayköy-İzmir hattı diğer hammaddeler için olduğu gibi özellikle incirin Avrupa ve Amerika’ya ulaştırılması için tek güzergâh olmuştur. Her ne kadar başka ürünler de deve ile taşınmış olsa da develerin XIX. Yüzyıl boyunca en önemli yükleri kuru incir olmuştur. Develer için düzenlenmiş bu kervan yoluna” incir yolu” denmesi yanlış olmaz.
Aydın’da üretilen ürün öncelikle içte bölge içindeki ticari merkez ve pazarlara tüketilir ardından artık ürün gönderilir, ardından İzmir’e sevk edilirdi. Bu bölgede sevk edilen ürünlerin farklı pazar ve ticaret alanları tarafından talep edilen önemli ürünleri, devamlı hızlı ve güvenli yoldan ulaştırma gayesinin bir tezahürü olarak, bölgede ana ticaret yolları üzerinde (ve bu yolları besleyen diğer köy ve kasabanın ticaret yolları üzerinde) konaklama, onarım ve elzem ihtiyaçları (su gibi) gidermek için bir takım tesisler ve yapılar bilinçli ve planlı bir şekilde oluşturulmuştu. .*(Bkz Yapucu- Özgün. a.g.m.).
Aydın civarında pek çok belde deve taşımacılığı için merkez kabul edilse de bu merkezlerin en önemlilerinden birisi de Sarayköy idi. İncirin yolculuğu da hemen Sarayköy’ün batısından, Kızıldere ve Ortakçı’dan başlamakta idi. İncirin İzmir’e ulaşmak için seçtiği deve yolunu izleyerek o çağların kervan yol ağını da izlemiş olacağız.
Ortaklar ve Buharkent ‘in arasında bulunan bölge ilk dönemlerden itibaren stratejik bir önem arz etmekte idi. Bunun en önemli nedeni “Şark Yolu” üzerinde yer almasıdır. Alaşehir,Denizli,İzmir yol kavşağı olan Sarayköy Çukuru’nun Buharkent’in hemen 15 kilometre doğusunda yer alması, bu kavşak noktasının Buldan’ın doğusundan, Kaş-Yenice Nahiyesi’nin kuzeyinden Sarıgöl (İnegöl) ve Alaşehir üzerinden Batı ve Kuzey Ege’ye ardı sıra Güney Marmara’ya bağlanması.Yine aynı kavşaktan Denizli, Isparta ve Teke vilayetine ulaşılması. Aynı zamanda Tavas (Yarangüme) üzerinden Menteşe Vilayeti’nin kalbine uzanan en kısa yol bu kavşaktan geçmektedir. Bugün olduğu gibi tarihin her döneminde bu kavşak noktası önemli bir yol güzergâhı idi. Böyle önemli bir kavşak noktasında ulaşıma engel olan Büyük Menderes üzerine değişik tarihlerde köprüler yapılmış ise de bu köprülerin pek çoğu sel ve depremlerde yok olmuştur. Ancak bunların içerisinde Timurtaş Paşa Köprüsünün ayrı bir önemi bulunmaktadır.
Bu yol aynı zamanda incirin Doğu sınırı olan Buharkent Kızıldere’den başlayan incirin develerle taşınması için oluşturulan güzergâhı kapsamakta idi. Aydın’ın en doğu noktası olan Buharkent’ten başlatacağımız bu yolculuğun hareket noktası Sarayköy ve Timurtaş Paşa köprüsü olacaktır.
Yol güzergâhları, etraflarında bir büyük çekim alanı yaratır. Tarihi yollar üzerinde ilerleyen bir kervanın tercih ettiği en önemli ulaşım prensibi, varmak istediği yere en kestirme yoldan ulaşmak istemesidir. Bu nedenle gerektiğinde en kestirme yolu kullanarak hem zamandan hem de parasal açıdan tasarruf için dağ yollarını kullanmak gereği duyulur. Böylelikle kervanlar bölgeler arası ticaret alanlarına erişebilmek için zikzaklar çizmezler, - ancak yılankavi bir yolu tercih edebilirler- hemen her zaman bir doğruyu takip etmeyi yeğlerler. Kentte bütün yollar bir merkezden, bir sonraki merkeze doğru yönelir. Bu yollar aslında iki ana ticari yol özelliğindedir, bunlardan biri İpek Yolu’nu İzmir’e bağlayan ana kervan yolu ayağı, diğeri ise bu ana kervan yoluna bağlanan ara besleyici yollardır. Kısacası, Aydın kent merkezinde ticari ulaşım mekanizmaları, ekolojik sistemle uyumlu bir şekilde gelişmiş ve zaman(saat), mesafe (km)’den avantajlar sağlamak için ticari ulaşım stratejileri oluşturulmuştu. Bölgedeki ticaret kervanlarında uzun mesafe ve uzun bir zamana yönelik ticari taşımacılığın temel unsuru develer kullanılır. Çünkü kentte kısa mesafeli ticarette daha çok at, eşek, katır gibi hayvanlar kullanılıyordu. (71)
Bir ticaret-veya pazar-alanından bir başka alana yönelen yol üstünde ki konaklama merkezleri, kuyular vb yapılar, o iki ticaret alanı üzerindeki yolda rasyonel bir dağılım göstermekte, yol üzerinde eşit ağırlıkta bir mesafe de yer almalarına özen gösterildiği görülmekteydi. Türkler bu yollar üzerinde inşa ettikleri kervansaray, köprü, çeşme, sebil, kuyu, hayır küpü, namazgâh-secdegah gibi vakıf eserleriyle yolcuların, kervanların ve hayvanların ihtiyaçların gidermelerine vesile olmuşlardı. Köprüler, şüphesiz yolların en elzem yapılarıdır; zira yolun devamlı açık olması, sadece köprülerle mümkündü. Sonra susayan yolcu ve hayvanların susuzluklarını gidererek, hayır-dualarını Kerbela’da şehit düşen Hz. Hüseyin’in ruhuna iletilmek için yapılan çeşme, sebil, kuyu ve hayır küpleri gelir. Tenin susuzluğunu bu yapılardan gideren yolcunun dinin beş şartından biri olan namazını eda edebilmesi için bu yapıların yanına, bitiştiğine veya üstüne namazgâhlar yapılmıştı. Söz konusu bu yapıların baslarına gölgelik için –genellikle- bir çınar ağacı dikilirdi. Çınar ağacı çabuk büyür ve gelişir; yazın gölgesi yolcuları ve kervanları güneşten korurken, kışın yapraklarını dökmesiyle de günesin sıcaklığını engellememiş olurdu. (72)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.