Köylü ve çiftçiyi kalkındırmayı ana amaç olarak belirleyen Kırsal Kalkınma programlarının nereden nereye ulaştığını dünkü yazımızda açıklamaya başlamıştık.
2000’li yıllardan sonra “Bölge Kalkınma İdareleri, Kalkınma Ajansları ve mahalli idare birlikleri gibi yeni kurumsal yapılar oluşturulmuş ve bu kurumlar üzerinden planlama ve destekleme faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu bilhassa özel sektörün kırda gelişmesi ve ekonomik faaliyetlerin çeşitlenmesi için önemli tutarlarda destek sağlamıştır (Tarım Bakanlığı, 2014b:50).”
Tüm iyi niyetli adımlara rağmen “Fakat Türkiye’de politika oluşturma süreci yukarıdan aşağıya (top down) şekillendiği için politikaların tasarlanmasında merkezi kurumlar söz sahibi olmuş ve yerel kurumlar uygulama aşamasında sürece dâhil olabilmişlerdir. Bu durumun doğal sonucu olarak belirlenen politikalarda bölgesel farklılıklar gözetilmemiş, tarımsal destekler hemen her bölgede aynı şekilde uygulanmış, özellikle geri kalmış bölgelerdeki mahalli idarelerin gereksinimleri ve yerel potansiyellerin çeşitliliği dikkate alınmamıştır.”
“Kırsal kalkınma politikalarının temel hedeflerinden biri kırdan kente göçün azaltılması ve insanların yaşadıkları yerde doyurulmasıdır. Bu nedenle politikaların analizi yapılırken göç oranlarında nasıl bir değişim yaşandığının belirlenmesi yüksek düzeyde önem arz etmektedir.2007-2015 sürecini ele aldığımızda “2000 yılında Türkiye toplam nüfusu 67.803.927 iken nüfusun yaklaşık % 35’ine tekabül eden 23.797.653 kişi köy ve beldelerde yaşamaktaydı (TUİK, 2014:7). 2007 yılında toplam nüfus yaklaşık 70,5 Milyona yükselmiş ve köy ve beldelerde yaşayanların sayısı toplam nüfusun yaklaşık %29,5’ine tekabül eden 20,8 Milyona düşmüştür. 2015 yılına gelindiğinde ise toplam nüfus 78,7 Milyona çıkmış, buna karşılık 2007 yılında 21 Milyona yaklaşan kırsal nüfus sürekli olarak düşüş göstererek 2012 yılına gelindiğinde neredeyse 17 Milyona kadar gerilemiştir.”
Kırsal kalıknmanın diğer bir hedefi de kırsal kesimde yoksulluğu azaltmaktır.
“2005 yılında kentte günlük 2.15 $'ın altında kazananların oranı 0,97 iken kırda 2,49 olmuştur. 2013 yılına gelindiğinde ise bu oran kent için 0,02’ye, kır için ise 0,13’e kadar düşmüştür. Kişi başı günlük 4.3 $'ın altında kazananların oranı aynı dönemde kentte 10,05’den 0,64’e kadar düşmüşken kırda bu iyileşme 26,59’dan 5,13’e kadar sağlanabilmiştir. Rakamlardan da açıkça görüldüğü üzere, 2005-2013 döneminde yoksulluk sınırı yöntemlerine göre fert yoksulluk oranlarında hem kent hem de kırda önemli düzeyde iyileşme yaşanmıştır. Fakat 2013 yılı itibariyle kırda günlük 4.3 $'ın altında kazananların oranının % 5,13 gibi yüksek bir rakam olması yoksulluğun kırda kente oranla çok daha yaygın olduğunu göstermektedir.”
“2006-2013 döneminde gelire dayalı göreli yoksulluk sınırına göre yoksulluk oranı ve yoksulluk açığı oranlarında hem kentte hem de kırda kayda değer iyileşmeler yaşandığı, fakat kır ile kent arasındaki farkın devam ettiği ve özellikle yüzdelik dilimlerde artış olduğunda kır ile kent arasındaki makasın daha fazla açıldığı ve kırın her iki gösterge bakımından kente kıyasla çok daha dezavantajlı durumda olduğu görülmektedir.”
“2006-2013 döneminde kır için Gini katsayısı (Gelir dağılımdaki dengesizliğin ölçülmesinde kullanılan temel göstergelerden biri olan Gini Katsayısının 1 olması tüm gelirin bir kişi tarafından elde edildiğini, sıfır olması ise gelirin tüm bireyler arasında eşit dağıldığını ifade etmektedir.) nın 0,406’dan 0,365’e gerilediği, kente ise aynı dönemde 0,415’den 0,392’ye gerilediği görülmektedir. Son yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20’lik gruba göre (P80/P20 göstergesi) kentte 8,6’dan 7,2’ye, kırda ise 8,3’den 6,5’e düşmüştür. Her iki gösterge bakımından da kır kente oranla daha iyi durumda bulunmaktadır ve 2006-2013 döneminde yaşanılan iyileşme kırda daha fazla olmuştur. Bununla beraber göz ardı edilemeyecek önemli husus, bir sonraki başlık olan illerin kişi başına GSYH’daki payları altında görüleceği üzere, kırsal nüfusun yoğun olduğu bölgelerde oluşan toplam ekonomik değerin kente oranla çok daha düşük düzeyde kaldığı ve bu düşük gelirin daha dengeli dağıldığı gerçeğidir. Zira en zengin %20’lik diliminde yer alanlardan kırsalda yaşayanların sayısı son derece düşüktür ve bu Gini katsayısı ile P80/P20 göstergesinin kente oranla kırda daha düşük olmasını sağlamaktadır. (
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.