Gelir dağılımı, bir ülkede yaşayan ve çalışan yurttaşların emekleriyle tarafından üretilen mal ve hizmetlerden elde edilen toplam gelirin, paylaştırılmasını veya bölüşümünü ifade etmektedir.
Beklenti de odur ki alın teri miktarı ile beraber ekonomiye katkı miktar oranına paralele olarak milli gelir sektörler ve kişiler arasında hakkaniyet ölçüsünde paylaşılmalıdır.
Gelir dağılımındaki eşitsizlik birçok ekonomik unsuru etkilediği gibi, bu unsurlar da gelir dağılımı ve eşitsizliğini ve haneye giren para miktarının etkiler. Gelir dağılımındaki eşitsizlik yoksulluk kavramını da ortaya çıkararak sosyal bir olgu olarak tartışılmasına neden olmaktadır
Gelir dağılımı, toplumun tümüne ait gelir dağılımını belirlediği için gelir dağılımındaki eşitsizlik ne kadar artarsa yoksulluk düzeyi de o kadar artmaktadır.
Gelir dağılımındaki eşitsizlik istenilmeyen bir durumdur ve sosyal patlamaların da nedenidir. Diğer bir yönü ise ekonomik büyümeye olumsuz etkide bulunmasıdır.
Gelir dağılımındaki eşitsizlik, mülkiyet haklarının güvenliğini, istikrarsızlık ve yatırım tercihleri bakımından da ekonomik büyümeyi etkilemektedir.
Ülkemizde gelir dağılımını üretim sektörlerine göre ayırdığımızda, karşımıza ilk olarak tarım, sanayi, hizmet, ticaret ve diğer sektörler ve bu sektörlerin milli gelirden aldıkları paylar, sektörlere göre gelir dağılımı,aynı zamanda ülkemizin ekonomik gelişimi hakkında da bilgi vermektedir.
Çalışan sayısı olarak en yüksek paya sahip olan tarım sektörü gelirin ancak % 19,3’üne sahip iken, istihdam olarak en düşük paya sahip olan sanayi sektörü de gelirin %20.1’ini elde etmesidir. Hizmet ve ticaret sektörleri gelirden alınan paylar açısından birinci ve ikinci sırayı almaktadırlar.
Ekonomide son yıllarda gözlenen hızlı büyüme temposu tarımda pek yaşanmıyor. Çalışan nüfusun yüzde 30’unun barındığı, tarım kesimi artan yoksullaşma ve mülksüzleşmesi karşısında, diğer sektörlerle kıyaslandığında devletten önemli bir destek görmemektedir. Bu alanda arslan payını ve gelirin kaymağını enerji sektörü götürmektedir.
Gelir dağılımından tarımın aldığı payın azalması tarımın istihdam ettiği nüfusu da olumsuz olarak etkilemektedir.
2000yılında tarımdaki nüfus yüzde 13,4'lük paya sahip iken bu pay 2004'te yüzde 11,7'ye, 2005'te de yüzde 11,5'e kadar düşmüş durumda. Tarım üretimindeki gerileme, tarımdan geçinen nüfusun tarımda tutunamamasına, tarımı terk ederek kentlere yığılmasına da neden olmuştur.
2004'te bunların sayısı 380 bin artmasına karşılık tarımın milli gelire payı yüzde 11,7'ye düştü. 2005 ise tarımdan tam bir kaçış yılı oldu. 2005'te tarım yüzde 5,6 büyümesine karşın tarımın milli gelirdeki payı yüzde 11,5'e geriledi ve tarım çalışan nüfusu da 1 yılda 813 bin kişi azalarak 6 milyon 602 bine geriledi.
2011 yılında ise tarımdaki istihdam 6 milyon 100 bin rakamına düşmüştür. Tarımdan elde edilen gelirin 62 milyar TL civarına çıkmasına rağmen milli gelir içindeki payı azalmıştır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.