Geçen yazımızda Türk pamukçuluğunun dış ülke ve piyasalardan kaynaklanan sorunlarını ele almıştık. Bu yazımızda ise pamuk tarımı ve devlet ilişkilerinden bahsederek eksiklikleri belirleyerek çözümler üretmeye çalışacağız.
Türk pamukçuluğunun ve Aydın pamuk üreticisinin durumu ortada. Son 4 yıldır pamuk üretiminden vazgeçen üretici 2014 yılında cesaretlenerek biraz daha fazla alana pamuk ekimi yaptı. Ancak pamuk fiyatlarındaki düşüşün sürmesi üreticinin moralini bozmaya devam ediyor. 30 Ekim itibari ile Amerikan 2 pamuğu 65,32 cente düşmüş, İzmir Borsasında mahlaç fiyatı ise 3,600-3,650 TL arasında seyretmekteydi.
Gerçek olan şu ki Türk pamukçuluğunun üretimden geri çekilmesi öncelikle çırçırcıdan başlayarak, iplikçiye, ham bez üreticisine, apre işlemi yapan firmalara, kumaş imalatına, konfeksiyona kadar olumsuz etki yapacaktır. Tekstil ve konfeksiyon dışında kalan ve pamuğa dayalı üretim yapan ve katma değer üreten sektörleri saymak istemiyorum. "İthal ederiz" mantığı ve kurnazlığı ise bu sektörlerin hepsine birden zarar verirken en büyük zararı Devlet ve Maliye çekecektir. Pamuk üretim-tüketim dengesinin üretim aleyhine bozulması istihdamı, katma değer miktarını ve ihracat gelirlerini olumsuz olarak etkilerken, ithalatta ise sadece pamuktan dolayı 3,5-5 milyar dolarlar civarında bir açığın doğması önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkacak en büyük tehlikelerden birisi olacaktır. Çünkü hazır giyim sektörü neredeyse 27 milyar dolarla ihracatın lokomotifidir.
Bu yazımızda sürdürülebilir bir pamuk tarımının istikrarı için devlete düşen tedbir ve görevleri ele alacağız.
Üretici birlikleri yasaları tekrar ele alınarak, tüm birlikler gibi pamuk üretici birlikleri yetkilerle donatılmalı, piyasalara müdahalesi sağlanmalıdır. Öncelikle Ulusal Pamuk Konseyi yasa ve yönetmeliklerle güçlendirilmelidir. Türkiye’yi dünya pamukçuluğunun ön saflarına getiren TARİŞ, ANTBİRLİK, ÇUKOBİRLİK’in statü, işlev ve fiyat regülasyonları ile ilgili görevleri yasa ile yeniden düzenlenmeli, serbest piyasanın son 15 senede olduğu gibi bu kurumları yok etmesine izin verilmemelidir.
Pamuk destekleme primleri 5 ve 10 yıllık planlamalar halinde ele alınmalı diğer sektörlerden ayrı tutulmalıdır. Pamuk üretiminde bu süreçlerle ilişkilendirilmiş üretim hedefleri belirlenmelidir. Pamuk destekleme mekanizmasında etkinlik sağlanırken mutlaka pamuk tarımının girdi fiyatları ele alınarak belirlenmelidir. İhracattan gelen gelirin dişe dokunur önemli bir bölümü pamuk üreticisine destekleme olarak aktarılmalıdır. Mazot, tohum, zirai ilaç ve diğer girdilerdeki artışlar destekleme miktarlarına yansıtılmalıdır.
Gübre, makine, ilaç akaryakıttaki KDV ve ÖTV miktarları yüzde 1’e çekilmelidir. Pamuk rekoltesi tahminlere, tüccar, çırçırcı, iplikçilerin toplam ürün konusunda yarattıkları fiyat düşürme amaçlı spekülasyonlarının önüne geçilmelidir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, TÜİK, Ekonomi Bakanlığı tarafından uzaktan izleme sistemi ile başlayan, kütlü pamuk, çırçır randımanı, lif pamuk üretimi olarak sürdürülen rekolte tespit çalışmaları Ekonomi Bakanlığı’nda sonlanmakta ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşılmadığı için spekülasyonlar pamuk piyasaları üzerinde daha etkili olmaktadır. Pamuk üretim politikaları gerçekçi bir veri tabanına oturtulmalıdır ki sektör önünü görebilsin.
Türk pamuğunun arasına GDO’lu tohumların girmesi kesinlikle önlenmeli, GDO’suz pamuk üretimimiz ayrıcalıklı bir marka olarak lanse edilmeli, GDO’suz pamuk üretimi desteklenmelidir. Pamuk depolama ile ilgili yönetmelik yeniden ele alınarak depoların yüzde 10'un altında depolama şartları gerçekleştirilmelidir. Lisanslı depoculuk teşvik edilmelidir. Çırçır fabrikaları sürekli denetlenmelidir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.