Takip Et

ANADOLU TARİHİNDE KURAKLIK OLGUSU-2

“Osmanlı İmparatorluğu’nun kuzey komşusu Rusya Çarlığı’na etkisi 1601-1603’da yaşanan büyük kıtlık ve bunun sonunda 500 bin ile 2 milyona yakın insanın hayatını kaybetmesi ile görülmüştü. Bu patlamanın Osmanlı ülkesinin iklimini de etkilemiş olması gayet mümkün diyor uzmanlar.”

Anadolu’da kuraklık ile ilgili belgeler günümüze ulaşmıştır.

“Halvetiye Tarikatı’nın Şemsiye kolunun kurucusu Şemseddin Sivasi’nin postnişini olan Receb-üs Sivasi şöyle anlatmıştı patlamadan üç yıl sonra Sivas Vilayeti’ndeki durumu:

Arazi baştan başa sahipsiz, boş ve muattal kaldığından açlık baş gösterdi. Fukara halk ot yapraklarını, ağaç köklerini ve kabuklarını, daha sonra çöplük ve yollarda buldukları leşleri yediler ve kurtlar gibi köpek ve kedileri avladılar. Bu feci durum devam etti. 1012 [Miladi 1603] tarihinde kaht-ü gala (kıtlık) son haddine varmıştı. Kedi ve köpek de kalmayınca hayvan kanlarını ve leşlerini ve daha sonra da çocuklarını boğazlayıp yemeye başlamışlardı. Hatta bir gün bir tencerede pişirilmiş çocuk eti bulundu. Boğazlayanı ateşe atmaya hükmettiler. Bu adam yanarken etrafını çeviren aç insanlar ateşin alevi hafifleyince bunun büryan gibi kızarmış etini de yemek için kapıştılar. Bu hadiseden sonra artık bu feci hal men edilemez de oldu. Fakirlik, açlık, insanları böyle ne kadar fena akıbetlere sevk ediyor.”

“Shapiro Celali İsyanları’nın olduğu 16. yüzyıla dair kolofonların henüz toplu olarak basılmadığını, fakat kendisinin doktora çalışmasını sürdürdüğü, Erivan’ın meşhur Matenadaran El Yazmaları Kütüphanesi’ndeki uzmanların böyle bir koleksiyon hazırladıklarını belirtiyor ve konumuzla ilgili olarak 1608 yılına ait bir kolofondaki şu ifadeleri aktarıyor:

Ararat (Ermenistan) toprakları tekrar ıssız olduğu zaman, bir hırsız çetesi (onlar için Celali diyorlar) Türk tarafına gelip orada yerleşti ve çok sayıda suç işlediler, az sayıda kalan [halk] üzerinde. Geceleyin gidip bakıyor ve arıyorlardı; nerede bir adam bulunursa üzerine gelerek onu katlediyor ve çocuklarını esir alıyorlardı. Ülkeye kıtlık getirinceye kadar evleri ve kiliseleri talan ediyorlardı. Sonra yamyam oldular. Mağnoy Manastırı’ndan piskoposu kaçırdılar, ızgara yapıp yediler…

Her yerde o kadar aşırı kıtlık vardı ki, mezarlıktan ölüleri alıp yiyorlardı. Anne babalar çocuklarını yiyordu… Oruç günlerinde köpek ve kedi ve her tür pis hayvanı yiyorlardı. Aç karnın yarattığı delilikle insafı unutuyor ve vahşi hayvanlar gibi pusu kurarak birbirlerini avlıyorlardı. Bir anne evinden çıktığı zaman aile çocuğunu kurban ediyordu. Annesi evine ulaştığında [evladının] pişirilmiş etini önüne koyuyorlardı ve o bilmeyerek bu eti yiyiyordu… Erzurum’da insanların etini ve yağını satıyorlardı. Şehrin paşası meseleyi öğrenince [bunu yapan] adamları boğdurttu fakat olayları engelleyemedi.”

“Sivaslı bir şeyhin 17. Yüzyılın başında bir bir kıtlık döneminde Ermenilerinkine benzer bir şekilde çocukları boğazlayıp yiyen ailelerin varlığından Arapça olarak bahsettiği bilinmektedir,”

Alıntı:Ayşe Hür, Anadolu’nun kuraklık tarihi: “Kaht-ü galâ, kahtzedegân, kıllet-i bârân, istiskâ 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.