Dünkü yazımızda Türk tarımının en önemli sorunlarından birisinin ,üreticinin sahip olduğu tarım topraklarının üretimde kazanç sağlamayacak kadar küçük olmasıdır.
“Türk tarım işletmelerinin, bu çok parçalı yapısı, tarıma teknoloji girmesine, uygun girdilerin kullanılmasına ve rasyonel tarım yapılmasına izin vermemekte, verimlilik yeterince yükseltilememekte ve üretici gelirleri giderek düşmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu anket yöntemiyle on yılda bir yapmış olduğu tarımsal işletme yapı araştırmasının 2016 yılı verilerini 19 Nisan 2018 tarihinde açıklamıştır. Bu araştırma ile ülkemiz tarımsal işletmelerin, fiziksel büyüklüklerinin belirlenmesi, tarımsal işletmelerin tip ve ekonomik büyüklüğü temel alınarak sınıflandırılması ve işletmelere ait temel yapısal istatistikleri derlenmiştir.
2006 araştırmasında tarımsal işletmeler, % 32,7’si ile 20-49 dekar işletme büyüklüklüğünde
yoğunlaşmasına rağmen;
2016 araştırmasında tarımsal işletmeler, % 25,9 ile işletme büyüklük grubunda yoğunlaşmıştır.
2006 araştırmasında tarımsal işletmeler tasarrufunda bulundurdukları arazinin, yüzde 97’si iken 2016 da yüzde 97,1’i tarımsal amaçlı kullanmakta olduğu görülmüştür.
Toplam tarım arazisinin yüzde71,4’ü yalnız kendi arazisini işleten tarımsal işletmelerin tasarrufunda iken yüzde 59,9 olarak değişmiştir.
Büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan işletmelerin yüzde 59,7’si, 1-4 baş hayvanı olan işletme büyüklüğü grubunda yer alırken 2016 araştırmasında yüzde 44,5 olarak değişmiştir.
Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan işletmelerin yüzde 25,3’ü, 20-49 baş hayvanı olan işletme büyüklüğü grubunda yer alırken 2016 araştırmasında 50-149 baş hayvanı olan işletmelerde yüzde 28,5 olarak yoğunlaşmıştır.
Bu sonuçlar ortada iken erozyon yolu ile arazilerimiz azalmakta ve küçülmektedir.
Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 90’ında, tarım alanlarının ise yüzde 59’unda çeşitli derecelerde erozyon görülmektedir. Türkiye’de tarım arazileri daha önce de belirtildiği üzere, kurak ve yarı kurak iklim koşullarına bağlı doğal etmenlerin yanı sıra insan faaliyetlerinin de etkisi nedeniyle tuzluluk, erozyon ve çölleşme gibi çeşitli sorunlarla karşı karşıyadır. Yıllık yağış, gerek miktar gerekse yıl içerisine dağılımı bakımından topraktaki tuzların yıkanmasını sağlama noktasında yeterli olmadığından tuzluluk artmakta ve bu durum çoraklaşmayı hızlandırmaktadır.
En önemli doğal kaynaklarımızdan olan toprak varlığının korunması, kullanımı gibi konularda çok çeşitli mevzuatlar bulunmaktadır. Öncelikle 1982 Anayasası; toprak ve su kaynaklarının toplum yararına kullanılmasıyla ilgili birçok hüküm içermektedir.
Ana hatlarıyla, Anayasanın 44. maddesi; “toprağın verimli ve ekonomik olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek, topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlama amacıyla gerekli tedbirleri almak”; 45. maddesi; “tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek...” konularında devleti görevli saymıştır.
Kaynak: TZOB 2019 İktisadi ve Zirai Rapor.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.