Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez’in bir yazısı (Kalmayan Köylü ve Yok Olan Küçük Çiftçi ile Ülkemizde Tarımsal Üretim Artırılarak Kırsal Kalkınma Başarılabilir mi?)den Türk tarımının çözülmeyen sorunlarını sıralıyoruz.
“14.Aynı iktidarda dahi, değişen bakana göre kadrolar ve politikalar tümden değişmekte, günlük ya da kısa süreli pansuman müdahaleler kalıcı çözümler yaratamamaktadır.
Neoliberal yıkım politikaların tarım sektörümüze ve çiftçilerimize etkilerini somut olarak değerlendirdiğimizde, günümüzde ortaya şu özet tablo çıkmaktadır: Tarım sektörünün ekonomideki ağırlığı her geçen yıl azalmaktadır.
2017’de ekonomi %7.4 büyürken tarımdaki büyüme %4.9,
2018’de ise ekonomi %2.6 büyürken, tarımdaki büyüme %1.3 olmuştur.
2010 yılında 52 milyar 592 milyon dolar olan tarım hâsılası, 2018’de 42 milyar 517 milyon dolara gerilemiştir.
Ülkemizde yeterince desteklenmeyen çiftçiler borç batağına sürüklenmiştir.
2006 tarih ve 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 21. maddesi ile 2007 yılından itibaren tarımsal desteklemeler için bütçeden ayrılacak kaynağın milli gelirin %1’inden az olamayacağı hükmü getirilmesine rağmen, verilen desteğin milli gelire oranı %0,4-0,6 aralığında kalmış ve hiçbir zaman %1 dahi olmamıştır.
2018 yılında tarıma verilmesi gereken destek 37,4 milyar TL olması gerekirken, yapılan destekleme ödemesi yaklaşık 14,6 milyar TL olmuş, tarıma verilen desteğin 5 kat fazlası ise faiz ödemelerine ayrılmıştır.
Çiftçilerimizin 2002-18 yılları arasında devletten alacağı toplam para 133 milyar 605 milyon TL’dir.
Tarımsal desteklerde aradığını bulamayan çiftçiler gittikçe artan miktarda banka kredisine yönelmiş, BBDK verilerine göre bankaların çiftçiye verdiği tarımsal kredi miktarı bir önceki yıla göre yaklaşık %17 artışla 2018 yılında 102 milyar TL’ye ulaşmış, çiftçinin ödeyemediği için icralık olduğu kredi miktarı ise, bir önceki yılın aynı ayına göre Aralık 2018’de ciddi bir artışla %55 olmuştur.
Türkiye’de üreten çiftçi para kazanamamakta, tüketiciler pahalı gıda tüketmektedir. Ekim ayında %25’e yükselip önceki yılın aynı ayına göre aralık ayını %20 ile tamamlayan 2018 yılı genel enflasyon verileri karşısında, çiftçinin birinci elden sattığı ürününden eline geçen fiyat artışı %15,89 ile her yıl olduğu gibi enflasyonun altında kalmış, tüketicinin gıda alımına ödediği fiyattaki artış ise %25,11 ile genel enflasyonun üzerinde seyretmiştir.
Önemli ürünler bazında 2018’de ortalama satış fiyatı bir önceki yıla göre buğdayda %5.5, mısırda %13.5, tütünde %14.6, pamukta %13.3 artarken, çiftçinin eline geçen fiyat %20.3’lük enflasyonun oldukça gerisinde kalmıştır. Bu tablo üreticinin kazanamadığı, tüketicinin ise yüksek fiyattan gıdaya ulaştığını net bir şekilde gözler önüne sermektedir (Atalık, 2019).
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.