Deve
XVI. yüzyılda tarımla uğraşan nüfusun o dönemdeki ekilebilir toprakların miktarlarıyla karşılaştırıldığında sınırlı kalmaktaydı. Tarımla uğraşan nüfusun miktarı ekilen toprakların miktarını da belirlemekteydi. Ayrıca ulaşım teknolojilerinin yetersiz kalması nedeniyle, özellikle iç bölgelerde uzak mesafe pazarları için tarımsal üretim yapılamıyordu. İç bölgelerde hububat taşımacılığı develerle yapılıyor ve oldukça pahalıya mal oluyordu. XVI. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşarak tekrar Akdeniz havzasının en büyük kentlerinden biri durumuna gelen ve Anadolu’daki diğer kentlerin tümünü gölgede bırakan İstanbul, hububat gereksiniminin büyük bir bölümünü deniz yoluyla Balkanlardan ve Ege kıyılarından sağlamaktaydı (337).
XVI. yüzyıl Batı ve Orta Anadolu’sunda belirgin bir biçimde birbirinden ayrılmış tarım bölgeleri göze çarpmaktadır. Orta Anadolu bozkırlarında köylülerin neredeyse mono kültür halinde buğday ve arpa yetiştirdikleri görülmektedir. Bunun yanı sıra koyun ve deve yetiştiren konar-göçerlerin varlığı bilinmektedir.
Uzun yolların yük ve binek hayvanı olarak kullanılan deve, Batı Anadolu’da ve Toroslarda en çok beslenen hayvan cinsi idi. Yörüklerin onlarca-yüzlerce kilometre tutan göç yollarının yükleriyle beraber aşılmasında develer yoğun olarak kullanılmaktaydı. Bir devenin 250 kilograma kadar yük taşıyabilme gücünde olması tercih nedenlerinin başında gelmekteydi.
1880 ‘den sonra ise Aydın-İzmir, Denizli İzmir arası yolculuk hayvanlarla değil tren yolu ile yapılmaktaydı.
Daha önceleri develerle dokuz günde Sarayköy’den İzmir’ e ulaşan incir, palamut, kuru üzüm bir günde
İhracatçının mağazasında yer alabilmekteydi. Her ne kadar tarım ürünlerinin alıcılarının oluşturduğu tröst,
Ürünlere değerini vermemiş olsa da en düşük fiyatlarla alarak üretici ve köylülerin ellerinde ürün
bırakmamaktaydı. Bazı yıllar arz-talep dengesinin üretim aleyhine bozulması fiyatları artırınca pamuk, üzüm,
incir alanlarında genişlemeye yol açmış, sulu tarım alanları büyümüştür. Meyan kökü toplama işi artmış,
dağlardan ve yamaçlardan toplanan palamut göbekleri, hayvanlarla tren istasyonlarına taşınmakta,
buralardaki depolarda istif edildikten sonra İzmir’e sevk edilmeyi beklemekteydi. Bu işlemler sırasında az da
olsa cebi para gören üretici ve çiftçiler üretime yönelik çabalarını artırma yoluna gitmiştir.
Çal Kazası Selcen Köyünde hane reisleri diğer Osmanlı köylerinde olduğu gibi tarladan kaldırılan ürünün eve ve pazara taşınmasında merkep, beygir, katırdan yararlanmış olmalıdır.
Köyde toplam 228 yük ve binek hayvanı vardır. Bunun 206'sı merkep olup,103 hanenin,1,24 hanenin 2,18
hanenin 3 merkebi bulunmaktadır. Merkep sayısının fazla olmasının nedeni, bu hayvanın hem bağ ve
tarladan eve ot, saman, zahire, üzüm, yakacak olarak odun taşımakta hem de yolculuk ticaretinde binek
hayvanı olarak kullanılmakta olmasıdır. 124 hanenin, 57'si deve olup 16 hanenin elindedir.
Yük ve binek hayvanı olan hane içinde her hane başına 1,57 adet yük ve binek hayvanı (merkep, katır ve at
düşmektedir.
Selcen’de yük ve binek hayvanları içerisinde en çok tercih edilen %90 ile merkeptir. Sonra sırasıyla %6 ile
katır, %3, ile beygirdir. 15 adet katır ve 7 adet beygir kaydı bulunmaktadır
Karaman sancağında taşımacılıkta kullanılan deve cinsinin çoğu Bozulus Türkmenlerinin köylerinde (Sıdırva, Süleymanhacılı, Akçaşehir, Divle) ydi ve bu hayvanların bilhassa 1256 yılı tahririnde en ince ayrıntılarına kadar adlandırılmış olmalarıydı: bozdaylak deve, daylaklı boz deve, bozlak horum deve, boz deve, buhur deve, daylak deve, sadece deve, daylaklı dişi deve, dişi köşek deve, dişi küçük deve, dişi deve, erkek boz deve, erkek deve, hasta deve, horum deve, horum boz deve, iğdiş deve, koca deve, bazen ihtiyar deve, köşek boz deve, köşek tülü deve, kükürt deve, lök deve, mazur deve, tülü daylak deve, tülü deve, tülü maya deve, köşek deve gibi (338).
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.